15 Nisan 2014 Salı

Petrol demokrasileri ve siyasal yaşam

Petrol kaynaklarının tükenmeye başladığı günümüzde petrole dayalı inşa edilen kitle demokrasileri ve dünya ekonomisinin geleceği nasıl olacak, siyasal yaşam nasıl şekillenecek?

Daha önce Türkçe’ye Mısır’ın sömürgeleştirilmesiyle ilgili bir kitabı kazandırılan Timothy Mitchell’in bu kez petrol ve enerjinin tarihini demokrasi mücadelesi ve modern dünyada Ortadoğu denen coğrafyanın oluşumuyla ilişkilendirdiği kitabı Karbon Demokrasi çevrildi.
Kapitalizmin ve modern dünyanın ortaya çıkışında buhar devrimine sosyolojik yönden büyük önem atfedilir. Ancak buhar devrimine yol açan fosil yakıtlarla ilgili sosyolojik-siyasal analizlerin olmaması dikkat çekicidir. Modern Batı’nın Ortadoğu’ya yönelik müdahalelerine ilişkin popüler analizlerde genelde sık sık petrolün önemi vurgulansa da bu konularda sosyolojik-siyasal analizlere Türkçe’de rastlanmaması dikkat çekicidir.
Oysa Ortadoğu’nun petrol üreticisi oligarkları ile Batı demokrasisinin yönetici sınıfı arasındaki sağlam ilişkiler çok iyi bilinmektedir. Mısır’da yaşanan ve Batı’nın da darbe olarak adlandırmaya tenezzül bile etmediği Sisi darbesinin finansörü olarak Suudi petrol oligarklarının sahnede yer alışı bu noktayı yeniden gözler önüne serer. Fosil yakıtlarla Batı tipi demokrasiler arasındaki ilişkilerin bu yüzden tarihsel sosyolojik bir perspektifle tekrar okunması önemlidir.
Batı’da kapitalizmin yükselişinde Buhar Devrimi’ne atfedilen tarihsel önemin buharın üretilmesindeki temel hammadde olan kömür ve petrol gibi temel enerji kaynaklarına fazlaca değinmemesi fazlaca dikkat çeken bir eksiklik. Oysa kömür gücünün yükselişiyle, onun üretimini yöneten üreticiler enerji sistemlerini durdurma becerisini kazanmışlardı. Mitchell’in kitabını değerlendiren New Statesman yazarı Benjamin Kunkel’e göre”Bu onların ilk kitle demokrasilerini inşa etmek için kullandıkları bir tehditti. Petrol Batı’ya bir seçenek sundu ve onunla birlikte yeni bir siyaset biçimi doğdu. Petrol, merkezi nesnesi -ekonomi- sonsuz büyümeye muktedir görünen, doğadan arındırılmış siyasal yaşamı yarattı. Bunun sonucu Orta Doğu’nun demokratik olmamasına bağımlı hale gelmiş bir Batı demokrasisiydi.”
Peki, petrol kaynaklarının tükenmeye başladığı günümüzde petrole dayalı inşa edilen kitle demokrasilerinin ve dünya ekonomisinin geleceği nasıl olacak. Bu gelecekte siyasal yaşam nasıl şekillenecek? Mitchell’ın yazdığı Karbon Demokrasi’nin cevap aradığı sorular arasında bunlar yer alıyor ve Mitchell fosil yakıtlarla beslenen kapitalizmin ve kitle demokrasisinin eşzamanlı yükselişini inceliyor ve petrol üretimi düştüğü zaman demokrasinin kaderinin ne olacağıyla ilgili oldukça zekice sorular soruyor.
muratgzl@gmail.com
Karbon Demokrasi, TimothyMitchell, Açılım Kitap, 2014 
STAR-AÇIK GÖRÜŞ

Kemalizm’e irca...

Kemalizm’in modernist-aydınlanmacı projelerden bir proje olması onun ‘dünyevileşme’nin müsebbibi olmasını gerektirmiyor. Yıldız, Kemalizm aleyhtarı yaklaşımları da Kemalizm’e irca ediyor. 
Türkiye’nin siyasi modernleşme tarihi içinde en çok tartışılan, eleştirilen akımlardan birini oluşturur Kemalizm. Kemalist toplum ve siyaset tasavvurları ideologlarının farklılaşmasıyla birlikte birçok farklılık gösterse de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi olduğu şeklinde ileri sürülen tez hemen hemen bütün yaklaşımlarda müşterek bir noktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun Türkiye’de gerçekleştirdiği toplumsal dönüşüme doğrudan atıfta bulunmanın bir yoludur Kemalizm. Ancak siyasi ve fikri bir akım olarak belirlenişinin Atatürk’le sınırlandırılması mümkün değildir. Özellikle Cumhuriyet’i kuran parti olarak övünen CHP’nin savunduğu haliyle Kemalizm ile diğer siyasi yaklaşımların Kemalizm’leri arasında (sözgelimi TKP’nin savunduğu Kemalizm!) arasında ortak noktalar bulunabilir mi?
Kemalizm’in Türk toplumunda zarfıyla öldüğü, ancak mazrufuyla yaşamayı sürdürdüğü tespitiyle yola çıkan Ahmet Yıldız, Kemalizm’in en önemli bakiyesinin, milliyetçilik ya da medeniyetçilik kanalları üzerinden toplumun ana gövdesine, bu dünyacı bir hayatı benimsetmekte kaydettiği başarı olduğunu ileri sürüyor. Bu tezle dindarların milliyetçiliği, cemaatlerin devletçiliği, ulusalcıların ırkçı nefreti, Kürtlerin Kemalist milliyetçiliği yeniden üretmesi, ama tüm bunların üzerinde insanların rahat meyliyle sürekli tüketime dayalı kapitalist hayat tarzını benimsemede geldiği noktayı işaret ediyor. Yıldız’a göre Kemalizm, dünyayı dine tercih rejimidir.  
Kemalizm için yaptığı bu tanım doğrultusunda Kemalizm’in milliyetçilik ve medeniyetçilik yüzlerinin dünyevileşmenin gerçekleştirildiği iki ana mecra olduğunu öne süren Yıldız, bu yüzleri sorguluyor. Elbette Yıldız’ın hem Kemalizm’e ilişkin benimsediği tanım, hem dünyevileşmeye ilişkin yaptığı analiz sorgulanması gereken birçok yön barındırıyor.
Kemalist milliyetçilik
Kemalizm’in modernist-aydınlanmacı projelerden bir proje olması onun doğrudan ‘dünyevileşme’nin müsebbibi olmasını gerektirmiyor ilkin. Dünyevileşmenin, siyaset ve ekonomiye bağlı bir sosyolojik süreç olmakla birlikte, başka boyutları olduğu da görülebilmeli. Ayrıca Aslında Kemalizm tanımıyla Yıldız, Kemalizm aleyhtarı yaklaşımları da Kemalizm’e irca ediyor. Bu indirgemeci tavrın da Kemalist bakiyenin bir ürünü olduğunu söylemek gerekli.
Bu tartışmalara giriş için yine de iyi bir başlangıç noktasını oluşturuyor Yıldız’ın kitabı.

5 Nisan 2014 Cumartesi

Doğa bilimlerinden insan doğası bilimine...

Speculum Mentis, Collingwood’un düşüncesinin altyapısını oluşturan bir temel kitap olma niteliği taşımaktadır. Bu yönüyle “insani deneyim ve bilginin birliği” ideasına bir katkıdır.

İngiliz filozof Collingwood, felsefi görüşlerini, farklı bilgi türleri arasında kurmaya çalıştığı bir birlik arayışı üzerine temellendiren bir filozof. 
Kendi döneminde, insan için en temel deneyim biçimleri olan sanat, din, bilim, tarih ve felsefenin birbirleriyle hiç ilgisi olmayan bilgi türleri olarak görülmesi, Collingwood için, kabul edilemez bir durum olmuş ve bu nedenle, bütün yapıtlarında bu soruna bir çare bulmak istemiştir. Esasen kendi “tarih felsefesi” doğrultusunda bu disiplinlere de özgün bakışlar geliştirebilmiş olan Collingwood, bu disiplinleri birbirleriyle diyalektik bir tarzda ilişkilendirmenin yollarını da aramıştır.
Speculum Mentis, Collingwood’un, sanat, din, bilim, tarih ve felsefeye ilişkin görüşlerini ayrıntılı bir biçimde dile getirmiş olduğu yapıtıdır. Bu kitapta, Collingwood, deneyim formları olan, sanatı, dini, tarihi, bilimi ve felsefeyi, diyalektik bir formlar skalası haline getirmektedir. Bundan amaç, günümüzde herhangi bir insana yararlı olabilecek tek felsefe yapma tarzının, insan deneyiminin başlıca formlarının eleştirel olarak gözden geçirilmesi olduğunu göstermek ve buna bağlı olarak, felsefi olarak kavranabilecek yeni bir İnsan Doğası İncelemesi’ne girişmektir.
Collingwood için, ilke ve yöntemleri doğa biliminkine benzetilerek tasarlanan bir “insan doğası bilimi” önerisi, özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda, doğa biliminin kendi ilke ve yöntemlerinin yeni yeni geliştirilmiş ve dünyanın soruşturulmasında yeni yeni kullanılmaya başlanmış olduğu bir dönemde ortaya çıkmış eski bir öneridir. 
Ona göre Locke da, Hume da, Kant da insan doğası bilimiyle insanın anlama yetisinin ne olduğunu anlamakta ve insan zihninin kendisi hakkında bilgi edinmesi sorununu çözmekte başarısız olmuşlardır. 
Speculum Mentis, bu sorunu çözme girişimidir ve bu yönüyle, Collingwood’un düşüncesinin altyapısını oluşturan bir temel kitap olma niteliği taşımaktadır. Bu yönüyle “insani deneyim ve bilginin birliği” ideasına bir katkı olarak düşünülebilir.
Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası, R. G. Collingwood, Çev: Kubilay Aysevener-Zerrin Eren, Doğur-Batı, 2014 
STAR-AÇIK GÖRÜŞ