7 Temmuz 2019 Pazar

13. yüzyıl Konya'sında kültür ve sanata toplu bakış

Konya açısından 13. yüzyıl, belki de düşünce, kültür ve sanat bakımından bir altın çağa tekabül eder. Bir yandan 12. yüzyıl sonlarında Endülüs ve Kuzey Afrika’dan yaşanan göçlerle gelmiş Mecdüddin İshak ve Muhyiddin Arabi gibi önemli düşünür, diplomat ve sufiler; diğer yandan Horasan’dan Anadolu’ya göç eden mana erleri, ressamlar, musavvirler, ilim adamları ve mütefekkirler vardır.
Konya’daki sanat hayatının canlılığına ilk örneği Muhyiddin Arabi’nin Fütühat-ül Mekkiyye’sinde naklettiği menkıbeden öğrenebiliriz aslında. Biliyorsunuz Arabi, 1205’te Endülüs’ün İşbilye şehrinden arkadaş olduğu Mecdüddin İshak’ın daveti üzerine Konya’ya gelmiş, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından da kendisine bir köşk tahsis edilmişti. Konya çarşısında gezerken bir musavvirle tanışığını zikreder Fütühat’ta Arabi. Kendi ifadesiyle yaşanan olaylar aynen şu şekildedir: “Bununla ilgili olarak Konya’da bir ressam (musavvir) ile aramızda çok acaib bir olay geçti. Biz ona bir gün tahayyül sanatı hakkında bilmediği bazı şeylerden bahs etmiştik. Bir gün o bir keklik yaptı ve fark edilmeyecek şekilde bir yerinde kusur yaptı ve bunu gizledi. Tasvir konusunda bizi denemek için o sureti bize getirdi ve: “Buna ne dersin” dedi. “Çok mükemmel ancak bir kusuru var” dedim. “Ayaklarındaki oransızlık” deyince kalkıp beni öptü.”
Bu musavvir, yani heykeltıraş öylesine başarılı işler üretmektedir ki, yaptığı eserlerin canlı olduğunu düşünürsünüz. Arabi, musavvirin eserindeki bir küçük hatayı işaretler; musavvir de onun bu dikkatini över. Menkıbe böyledir. Bu menkıbenin bize öğrettiği şey ne peki? Tabii ki çarşı pazarda işportacılık yapan musavvirlerin bile başarılı işler ürettiği…
Yine Varka ile Gülşah aşıknamesini resmeden ünlü nakkaş Abdülmümin el-Hoyi’nin bu eserini 1220’lerde Alaeddin Keykubat’a sunduğunu biliyoruz. Ki, Varka ile Gülşah aşıknamesinde yer alan bu 72 minyatür Uygurlardan Anadolu’ya, Anadolu’dan Kaçar hanedanının hükmü altındaki İran’a, İran’dan Osmanlı’ya takip edebileceğimiz minyatür sanatındaki eşsiz bir yaklaşımın önemli bir menzilidir. Bu menzilin 13. yüzyıl Konya’sında nakşedilmesi bana kalırsa son derece önemli.
Sadece heykeltıraşlık, ressamlık değil şiir ve mimari de, çinicilik, hat, tezhib, ciltçilik de, yine benzer şekillerde musiki de 13. yüzyıl Konya’sında dikkat çeken sanatlar arasındadır. Bu sanatların birçok ürününü Konya’da bugün bile görmek mümkün. İnce Minareli Medrese’yi Sahip Ata Külliyesi’ni inşa eden Mimar Kelükyan, diğer taş ustaları bunlardandır. Birçok ilim adamı, filozof, tabip, hattat, mantıkçı, kelamcı, fakih ismi aktarılabilir 13. yüzyıl Konya’sından. Mevlana, Ahi Evren, Şems, Sadreddin Konevi, İbn Arabi, Siracüddin Mahmud el-Urmevi belki en ünlü ve dikkat çekici olanları bunlardan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder