20 Temmuz 2021 Salı

Modern kapitalizmin kanlı kuruluşu

 Modern kapitalizmin ortaya çıkışında İngiltere'de gerçekleştiği bilinen buhar ya da sanayi devrimi kadar dünyada meta ağlarını kuran ticaretin de önemi büyüktür. Dünya ticaretinin kurucu unsurları arasında sömürgeciliğin payı da zannedildiğinden büyüktür. Bugün yüzde doksanı gemilerle gerçekleştirilen dünya ticaretini yönlendiren en önemli şirketlerin tamamı çokuluslu şirketler olarak anılır. Bu çokuluslu şirketlerin kendilerine rol model seçtikleri ilk uluslararası şirketlerin, sözgelimi İngiliz, Fransız, Hollanda, Portekiz, İspanyol, Danimarka Doğu Hindistan Şirketlerinin en temelde politik güce dayalı olarak emperyal amaçlara uygun biçimlendirildikleri söylenebilir.

1600-1874 yılları arasında faal olduğunu bildiğimiz İngiliz Doğu Hindistan Şirketi kâr elde etme amacıyla uluslararası ticaret yaparak gelir, kâr ve hisse senedi getirisi kazanan çok uluslu şirketlerin ilki sayılır. Geleneksel lonca sisteminden şirket modeline geçişi kendisiyle sembolleştirebileceğimiz bu şirket gerek organizasyon yapısı, gerek hisse sistemi, gerekse hukuki altyapısı ve devletle ilişkileri bakımından günümüz çok uluslu şirketlerine öncü addedilir. Şirket ticaretinin yanısıra benimsediği askerî faaliyetler ile de Büyük Britanya Emperyal Sömürge Sistemi'nin merkezindedir. İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin 1600-1657 yılları arasını kapsayan kuruluş döneminde Hollandalılardan örnek alarak geliştirdiği şirket hisse sistemi ile şirkete sermaye yatıran ortaklar, yatırdıkları sermaye oranında kâr elde ederken şirket de faaliyetlerini uzun vadede planlayabileceği bir mali desteğe sahip kılınır. "Ayrık Hisse Sistemi", "Birleşik Hisse sistemi" ve "Şirket Hissesi" diyebileceğimiz aşamalardan geçen bu hisse sistemi 1874'te günümüzdekine benzer bir yapıya kavuşturulur. 1657 ila 1757 yılları arasındaki 100 yıllık süreçte şirketin faaliyet gösterdiği Doğu Hindistan bölgesinde etkinliğini, kârlılığını ve gelirlerini muazzam derecelerde artırarak istikrarlı bir ticari ve finansal başarı sağladığını görürüz. 1757'den 1874'e dek de şirket hem ticari hem de siyasi bir güç olarak İngiliz sömürgeciliğinin merkezine yerleşir.

Sömürü ve yatırım

Bütün bu süreçte Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Büyük Britanya'nın kuruluşuna, Çin'in ve Babür İmparatorluğu'nun yıkılışına sebep olan İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'ni incelediği kitabında Taha İ. Özel, İngilizce'deki exploit kelimesinin iki anlamı olduğuna işaret ediyor. Bu anlamların ilki sömürmek iken ikincisi ise yatırım yapmaktır. İlk bakışta birbirine tamamen zıt düşünülebilecek bu iki anlamın Batılıların düşünce yapısını kavramamızda bize yardımcı olabileceğini savlayan Özel'e göre, Batılılar sömürgeleştirdikleri toplumlara, kendi zanlarınca yatırım ve iyilik yaptıklarını iddia etmektedirler. Sözgelimi bu düşünceye samimi olarak inanan İngilizler Hindistan'a matematiği ve İngilizce'yi öğrettiklerini, moderniteyi bir ihraç metaı addederek belli bir bedel karşılığında bu toplumlara sattıklarını düşünmektedirler.

Birinci Dünya Savaşı'nda İngilizler için savaşan, binlerce farklı etnik kökene ve dine mensup İngiliz, Hint, Kanada ve Avustralya askerlerinin 250 yıl boyunca İngiltere için faaliyet gösteren ve 150 yıl boyunca da bu ülkeleri sömürgeleştiren İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin 1857'de İngiliz Kraliyeti'ne devrettiği askerler olduğuna dikkat çeken Özel, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin attığı temeller üstünde kurulan İngiliz-Hint Ordusu'nun Rusya, Osmanlı, Fransa ve Avusturya'ya karşı ikinci bir cephe oluşturduğunu da belirtiyor. Modern tarihi gelişmeleri İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin getirdikleriyle de yorumlamayı deneyen Taha İ. Özel'in kitabı günümüz küresel ticaretinin ve modern kapitalizmin kanlı kuruluşunun perde arkasını da aydınlatıyor.

5 Temmuz 2021 Pazartesi

Göçün nedeni ve sonucu kadar yeri de önemli

 İnsanlık tarihi bir yerde insanların, insan topluluklarının yer değiştirme, yaşadıkları bölgelerden çıkarak başka bölgelere göç etme tarihi olarak da okunabilir. Yanardağ patlamaları, depremler, sel felaketleri, iklim değişiklikleri, kıtlıklar, geçim darlığı, savaşlar, fetihler, işgaller vb. doğal, sosyal, iktisadi ve siyasi etkenler sebebiyle gerçekleşen bu tür yer değiştirme ve göçlerin insanları ve dahası insan topluluklarını yer değiştirmeye, yaşadıkları bölgeleri terk etmeye zorlaması ile meydana gelen göçler bu sebeplerin çeşitliliğinden de anlaşılabileceği üzere kimileyin daha iyi bir yerde daha iyi bir yaşam sürdürme umuduna dayanır kimileyin de zorunlu bir seçenek olarak karşımıza çıkar. Sürgün, mülteci, göçmen vb. toplumsal tiplemelerin oluşmasına yol açan, aynı bölgede yaşayan insanların bir kısmını yerli bir kısmını yabancı addetmemize sebep veren, kimilerinin kendi rızalarıyla kimilerininse zorla hayata başladığı bölge ve yöreyi değiştirmesi şeklinde kavrayabileceğimiz göç olgusu sosyal ve siyasi olduğu kadar kültürel alışveriş, değişim ve farklılaşmanın da ana unsurlarındandır.

Göçün bileşenleri

Esasen ne günümüz İngilizleri İngiltere'ye, ne Malezyalılar Malezya'ya ne de başka bir millet kendi adıyla anılan topraklara en asli anlamda ait sayılabilir. Fetihler, savaşlar, gelişen ulaşım imkanları, geçim meseleleri kadar köle ticareti, sürgün ve tahliye sonucu meydana gelen zorunlu yer değiştirmeleri de göçün ilginç bileşenleri arasında sayılır. Göç, belki de dünya nüfusunun birbirinden çok farklı sebeplerle yüzyıllar boyunca tekrar tekrar farklı coğrafyalara dağılması olarak kavranabilir. Göçün hikayesinin sadece göç eden insanları değil göç ettikleri yerleri ve buralardaki etkileri de anlattığını düşünen Thomas Sowell, Türkçe'ye Göçler ve Kültürler adıyla çevrile kitabında birbirlerinden epey farklı mülteci grupların öykülerini irdeliyor.

Mevsimlik göçlerden kalıcı yer değiştirmelerine mahalli boyutlardaki göçlerden küresel ölçekteki yer değiştirmelerine "toplumsal göç"ün hemen her türünü ele alan ve tarihi zamanın ruhunun tumturaklı rüzgarlarına karşı gerçekliğe atılmış önemli bir çapa olarak değerlendiren Sowell, çeşitli ırki ve etnik grupların bilinen tarihlerinden ortaya çıkan en açık olgulardan birinin farklı meslekler, sanayiler, gelir düzeyleri ve eğitim durumları olduğunu, bunun bir istisna addedilmemesi gerektiğini çarpıcı bir biçimde vurguluyor. Üstelik bu farklılıkların sadece bir nesilde değil, nesiller boyunca sürdüğüne de işaret eden Sowell, göçmen grupların geçmişinde hiçbir şeyin dengeli ya da tesadüfi olmadığını söyleme ihtiyacı hissediyor.

İki düzine ülkede yarım düzine grup üzerinde yaptığı araştırmada dünyanın dört bir yanındaki Almanlar, Japonlar, Hintliler ve İtalyanları, denizaşırı Çin'i, diaspora Yahudilerini konu edinen Sowell her çeşidiyle göçe ilişkin anlatıların insanlık tarihinin önemli bir kısmını oluşturduğunu vurguluyor. Göçün sebebi ve sonuçlarının göç edilen bölge kadar göçmenlerin yerleştiği bölgeler bakımından bile değiştiğini belirten Sowell, örneklem olarak kendine seçtiği yarım düzine grup etrafında toplumsal göçün sermaye, kültür ve eğitim farklılaşmalarındaki rollerini de irdeliyor.