7 Ekim 2023 belki hem Ortadoğu'da hem de dünyada var olan bütün gerçekliğin değişmeye başladığı bir tarihi işaretler, El-Aksa İntifadası ve ardından İsrail'in Gazze'ye hunharca saldırısının başladığı bir tarihtir bu. Bu intifada ve akabindeki soykırımla birlikte nasıl bir illüzyon içine yaşadığımız açığa çıkmıştır handiyse. 32 ayı aşkın bir süredir İsrail'in Gazze'de hiçbir ahlaki ölçüt tanımayan katliamı 1948 Nekbe felaketinden bu yana Filistin halkının çektiği çilenin en kötü bölümüdür belki de: 60 binden fazla Gazzeli'nin şehadetine sebebiyet veren bir soykırımdır yaşanan. 1948'de Nekbe'den beri yaşanan olaylar "etnik temizlik" olarak adlandırılabilirken doğrudan şu anda Gazze'de yaşananlar kelimenin tam anlamıyla soykırım ya da Arapça ifadesiyle Karithadır. Hiçbir uluslararası, insani ya da ahlaki ölçüt tanımayan bu soykırıma başta Avrupa ve ABD olmak üzere küresel hegemonya sahiplerinin verdiği destek ilkin sistemik bir düzensizliği yansıtıyor görünse de esasen sistemin bizatihi bizim "sistemik düzensizlik" olarak adlandırdığımız şey olduğunu da düşünmemizi engellemiyor, aksine bu yöndeki düşünceleri savunmayı kolaylaştırıyor.
Soykırımın üç boyutu
Senegal doğumlu Lübnanlı bir sosyalist Gilbert Achcar. Halen Londra Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Uygarlıkları Araştırmaları Okulu'nda profesör olarak görev yapıyor. Türkçe'ye Gazze Felaketi olarak çevrilen kitabı Achcar'ın büyük kısmı Al-Quds al-Arabi'de yayınlanmış makalelerinin bir seçiminden müteşekkil. Kitabında üç boyutu bir araya getiriyor Achcar. Gazze soykırımından önce, Siyonizmin kökenlerinden HAMAS'ın Gazze'de idareyi ele alması ve ardından İsrail'in gerek abluka gerekse şedit saldırılarla Gazze üzerindeki baskısını sürdürmesini de içeren uzun ve hazin bir tarihin gözlemi o boyutlardan ilki. Ele aldığı konuları sürekli tarihsel bir bağlama ve perspektife oturtmaya çalışması da sözü edilen boyutlardan ikincisini teşkil ediyor. 7 Ekim 2023'te başlayan İsrail soykırımından 2025'e kadar uzanan olaylara ilişkin gözlemleri ise aynı tarihsel bağlam ve perspektifle yorumlanıyor. Kitaptaki yazıların üçüncü boyutunda Gazze'de yaşanan trajedinin çeşitli yönlerine daha yansız ve kapsayıcı bir perspektifle bakmayı hedefleyen müellifin bu trajedi karşısında nasıl "yansız" ve "kapsayıcı" bir perspektif edindiğini merak etsek de sosyalist bir bakış açısının o merakımızı giderdiğini söylemeli: HAMAS eleştirileri ile İsrail toplumu ve rejiminin aşırı sağa kaymasınıaşırı sağın dünya genelindeki yükselişi ve Batı liberalizminin gerileyişi. Gazze soykırımını bu bakımdan dünya tarihinde bir dönüm noktasına çeviriyor bu iki şey.
Entelektüel açıdan dürüst ve erdemli insanlardan hiçbirinin Gazze örneğindeki soykırımı görmemesinin imkânsız olduğunu belirten Achcar, bu soykırımın faillerinin Avrupa'da mevcut jeopolitik transatlantik Batı'nın parçası olan tüm ülkelerin aktif ya da pasif suç ortaklığıyla (daha sonra da kenardan izlemeleriyle) Nazi soykırımının esas kurbanları olmanın ahlaki mirasını üstlenmek gibi özel bir niteliğe sahip olduklarını ifade ediyor. Gazze soykırımına yol açan şeyi İsrail'in 'sıfır risk' yaklaşımı, Gazze şeridini tamamen işgal etme kararlılığı, neo-faşistler ile neo-Nazilerin denetimi altında yaşanmışlık, İsrail ordusunun canice öfkesiyle Filistinlilerin insanlıktan çıkarılması etmenlerinin oluşturduğu bileşim olarak niteliyor. Achcar, Batı'nın 1945'te verdiği ve 1990'da yenilediği hukuk devleti vaadinin bu soykırımla birlikte onulmaz biçimde öldüğünü, artık orman kanunlarının dünya çapında geçerli hale dönüştüğünü vurguluyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder