13 Aralık 2016 Salı

Gündeliğin içindeki sınırlar ve özgürleşme fırsatları

Hegel’in söyleyişiyle “En aşina olduğumuz, ama illa ki bilinen” bir şey değildir gündelik hayat. Tüm bireysel ve toplumsal aktivitelerin “ortak zemini” ya da “bağlayıcı dokusu” gündelik hayattır. Gündelik hayat her insan tekinin bir diğeriyle, doğayla, kurumlarla karşılaştığı, karşılıklı etkileşime girip dönüştüğü ya da dönüştürdüğü, iletişimsel becerileri edinip geliştirdiğimiz, çeşitli kuralları ve kavramları formüle edip uyguladığımız, birbirinden farklı ve çok çeşitli arzuları, acıları, mutluluk ve hüzünleri hissettiğimiz ve böylelikle bütün bunlarla birlikte insanlar içinde bir “insan” olduğumuz bir ortamdır.
Michael Gardiner, Gündelik Hayat Eleştirileri adıyla Türkçeleştirilen kitabındaki amacının gündelik hayatı ele alan sosyolojik çalışmalara bir giriş yapmak ya da modern gündelik hayatın farklı veçhelerinin özsel bir değerlendirmesini sunmak gibi genel amaçlar olmadığına işaret ediyor. Onun amacı teorik açıdan daha özgül: Anglo-Amerikan akademik dünyasında sıkça göz ardı edilen, gündelik hayat literatürüne ilişkin “gizli” bir geleneği gün yüzüne çıkarmak ve buna dair kapsamlı bir izah denemesi geliştirmek.
Dada ve Sürrealizm
Gündelik hayat eleştirilerindeki bu “gizil” ya da “karşı geleneği” Gardiner, yapısalcı yaklaşımların nesnelciliğiyle, konvansiyonel hermenötik yaklaşımların öznelci eğilimleri arasındaki dikotominin üstesinden gelmeye çalışan eleştirel bir yaklaşım olarak konumlar. Bu kapsamda kitabında ayrıntılı bir şekilde ele aldığı isim ve akımlar Dada ve Sürrealizm, Mikhail Bakhtin, Guy Debord ve Raouil Vaneigem ile temsil edilen Sitüasyonist Enternasyonal, Agnes Heller, Michel De Certeau ve Dororthy E. Smith’dir.
Gardiner’e göre, gündelik hayat her ne kadar rutinleşmiş, durağan ve düşünümsel olmayan öge ve özellikler sergilese de aynı zamanda son derece şaşırtıcı bir dinamizme, içsel bir kavrayış ve sınırsız yaratıcılık anlarına da sahiptir. Gündelik hayat zannedildiğinin aksine çok boyutlu, akışkan, kırılgan ve değişkendir.
Gardiner, açığa çıkarmayı umduğu isimlerin asıl derdinin gündelik hayatı sorunsallaştırmak olduğunu ileri sürer. Bu yüzden bu teorisyenlerin asıl muratlarının, gündelik hayatın çelişkilerini ortaya koymak, gizli kalmış potansiyelini gün yüzüne çıkarmak ve aleladelik anlayışımızı eleştirel bilgi seviyesine yükseltmek olduğunu ileri sürebiliriz.
Ele aldığı teorisyenlerin (post)modern sosyolojik teori ve düşüncelerden farklılıklarını ve bu karşı gelenekte egemen olmuş ana temaları eseri boyunca irdeleyen Gardiner’in kitabı gündelik hayatın dayattığı sınırların ve aynı zamanda sunduğu özgürleşme fırsatlarının da izini sürüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder