24 Ağustos 2017 Perşembe

İslam tarihindeki ilk ve tek köle isyanı

Milattan önce 74 ila 71 yılları arasında Roma İmparatorluğu’na isyan eden köleler ve onların lideri Spartaküs hakkında hemen herkesin, popüler tarih kitaplarının ve güncel siyasi kültürle ilgili olanların muhakkak az buçuk bir bilgisi vardır.
İslam tarihince 3. Hicri yüzyılda vuku bulmuş bir isyan, Abbasilere karşı güney Irak bataklıklarındaki şekerkamışı ve pirinç tarlalarında çalışan siyahi kölelerin başlattığı, hatta sonunda bağımsız, kendilerine özgü, altın sikke kesen, alımlı şehirler inşa eden, idareci atayan kısa ömürlü bir devlete eriştikleri isyan ise iyi bilinmez. Abbasi halifeliğinin özellikle Halife Mütevekkil’in öldürülüp oğlu Mustansır’ın ordudaki destekçisi Türk komutanlar sayesinde Halifeliğe geçirilişiyle başlayan idari kaosunun sekizinci yılında, yani miladi 869 yılında başlayıp 883 yılına dek süren bu büyük isyana Zengibar, Mozambik, Mogadişu, Nubya ve hatta Madagaskar’dan getirilen ve Basralı büyük toprak sahiplerinin güherçile ocaklarında, pirinç tarlalarında çok ağır şartlar altında çalıştırılmak zorunda kalan 300 binden fazla kölenin katıldığını biliyoruz. Taberi, Mesudi gibi tarihçilerin bu isyanın sürdüğü 14-15 yılda ölenlerin sayısını 500 bin ile 2,5 milyon arasında olduğunu tahmin etmeleri de isyanın şiddetini gösterir.
Hz. Ali soyundan olduğunu iddia eden Ali bin Muhammed adındaki bir kişinin önderlik ettiği bu isyanda kölelere özgürlük ve efendilerinin toprakları vaat edilir. İsyan Basra yakınlarındaki bataklık bölgede çıkar. Büyük bir zenginliğe sahip Basra, Übülle, Siraf, Ehfaz, Abadan gibi şehirler tahrip edilir, binlerce kişi kılıçtan geçirilir isyan sırasında. Balta girmemiş ormanlarla ve sazlıklarla kaplı bataklığın ortasına kurdukları “Muhtara” adlı başkentlerinden gönderdikleri ordularla Abbasi ordularını pek çok kez bozguna uğratan köleler işgal ettikleri şehirlerden de vergi toplar, buralara idareci atar.
Bir zincirin halkası
İslam tarihinde birçok isyan hareketi olmuştur elbette; ağır vergi yüklerinden kaynaklı köylü isyanları, dini-mezhebi ortaya çıkan isyanlar, İranlı unsurların önderlik ettiği bölgesel-ırk temelli isyanlar; ama Basra bataklıklarından neşet eden bu büyük siyahi isyanı, bugünkü anlamıyla İslam tarihinin belki de ilk ve tek “toplumsal savaşı”dır. İsyana katılanların tamamına yakını kölelerdir, en temel amaçları hürriyet, daha iyi beslenmek ve hayatta kalmaktır. İsyana önderlik eden beyin takımının köle olmaması ya da isyancıların isyanın farklı evrelerinde bedevilerden ya da köylülerden, yani toplumsal şartları kendilerinden daha “hallice” olanlardan destek görmeleri de isyanın en temel niteliği sayabileceğimiz bu hususunu değiştirmiyor. İsyanın lideri Ali bin Muhammed’e zaman zaman atfedilen Şiilik ya da Haricilik gibi dini-siyasi vurgular da tamamen dogmatik ya da pragmatik manevraların neticesi olarak görülebilir. Bu vurgular ne sahici bir içeriğe sahiptir, ne de isyana katılan geniş köle kitlelerinin benimsediği ortak bir anlayıştır. Şia eğilimli tarihçi Mes’udi’nin Ali bin Muhammed’in kendisini Hz. Ali’nin soyundan gösterme girişimlerine karşı düştüğü muhalefet şerhleri de zaten bu konuyu yeterince aydınlatıyor.
Demirci, isyanı, M.Ö. 140 yılında isyan eden Eunus’un, M. Ö. 7’te isyan etmiş Spartaküs’ün, 1794’te Haiti’de isyan etmiş Taussaint Lauverture’un, 1906’da Natallı Hint köylülerin Avrupalı sömürgecilere karşı Gandi önderliğinde başlattığı isyanın oluşturduğu bir zincirin halkası addediyor. Bu isyanın İslam toplumları için “istisnai” konumunu vurgulayan Demirci, İslam hukukuna ait mevzuatın hür insanlarla hakiki köleler arasında orta bir vaziyette bulunan “toprak köleleri”ni hiç tanımadığını belirterek siyahi kölelerin isyanına yol açan toplumsal saikleri ve sonraki etkilerini araştırıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder