26 Ekim 2019 Cumartesi

Modern çağ öncesi kendini biçimlendirme teknikleri

Yirminci yüzyılın son çeyreğinin en etkin düşünürlerinin başında gelir Michel Foucault. Özellikle Türkçe’ye de çevrilmiş Hapishanenin Doğuşu, Deliliğin Tarihi ile Kelimeler ve Şeyler üçlemesinin çağdaş düşüncenin manzara değişiminde tuttuğu yer büyüktür. Bu eserlerinde bilgi/iktidar olarak tanımladığı kompleksin iktidar ve hükümranlık teknolojilerini bilimsel yaklaşımlar ve “ayrıştırıcı pratikler” üzerinden ele alan Foucault’nun 1981’den 1984’teki ölümüne dek bir insanın nasıl olup da kendini bir özneye dönüştürdüğü sorusuyla daha yakından ilgilendiğini biliyoruz. “Kendilik” konusuna daha 1976’da yazdığı Cinselliğin Tarihi’nin ilk cildinde eğilmeye başlayan Foucault’nun o ciltte konuyu doğrudan ve ana konu olarak ele almadığı da ortadaydı. Onun bu ciltte ilgilendiği konu, hâlâ “cinsellik söyleminin daha çok değer görmesi” problemi etrafında yoğunlaşmıştı. Fakat bu kitabın “Hazların Kullanımı” başlığını taşıyan ikinci cildinde yeni projesinin “cinsellikten çok kendini biçimlendirme teknikleri ve buna benzer şeylerle ilgili sorunlar” etrafında gelişeceğini de söylemeden edemedi. Çünkü cinsellik “sıkıcı” bir konu olarak görünmeye başlamıştı Foucault’ya. Asıl projesi kendiliğin kendisini nasıl bir özne haline getirdiğinin soy kütüğünü çıkarmak olacaktı. 
Bugünkü biz neyiz?
Foucault’nun 1984’teki ölümüyle yarım kalan projesinin kamuoyuna ilk sunuluşu sayılabilir 1982 yılı sonbaharında Vermont Üniversitesi’nde verdiği “Kendini Biçimlendirme Teknikleri” başlıklı seminer. Türkçeye Kendini Bilmek adıyla çevrilen kitap bu seminerin kısmen kayda geçirilmiş bir haline dayanıyor. Seminer metni, Foucault’nun araştırmalarının yöneleceği projenin nihai olmayan taslaklarından biri sayılabilir bu sebeple. Kitabın hazırlayıcıları Luther H. Martin,  Huck Gutman ile Patrick H. Hutton kitaba yazdıkları Giriş yazısında onu bu yeni projenin bir “önsöz”ü addettiklerini belirtiyorlar. Kitapta ayrıca Foucault’nun yine aynı üniversitede kamuya açık verdiği “Bireylerin siyasi Teknolojisi” dersinin metni de yer alıyor. Bu derste Foucault doğrudan Kant’la birlikte ortaya çıktığına inandığı bir soruyla ilgilenir: “Gerçekleşmiş, bilfiil halimizle biz neyiz?”, “Bugünkü biz neyiz?” Ya da başka türlü sorulacak olursa, “tarihsel bir düşünümle kendimize baktığımızda ne durumdayız?” 
Foucault’nun seminer metni altı sunuma dayanıyor. Bu sunumlarda Foucault, Platon’un Alkibiades diyaloguna dayanarak ilk dönem Greklerden Hıristiyanlık dönemine dek kendini biçimlendirme tekniklerinin izini, klasik metinleri inceleyerek sürer. Foucault’un seminerinin belki başka bir katkısı da modern kavramların dayandığı temellerin açığa çıkarılışında görülebilir. 
Kitapta ayrıca aynı seminere katılanların yaptığı katkılara da yer veriliyor. Bu katılımcıların sunumları da “Kendini biçimlendirme teknikleri”nin farklı tarihsel dönemlerde nasıl idelenebileceğine ilişkin. Hutton, Foucault’nun modern çağ öncesi kendini biçimlendirme tekniklerine ilişkin soykütük çalışmasının Freud’un çalışmalarına yeenir bir bakış açısı kazandırdığını ve aynı zamanda Foucault’nun akademik çalışmalarındaki sürekliliğin de besleyici damarı olduğunu vurguluyor. Kitapta ayrıca, “Hayat, İktidar, Kendilik” konuları etrafında Foucault ile yapılan bir söyleşi de yer alıyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder