6 Ağustos 2021 Cuma

Hume'un nedensellik eleştirisi ve Alman idealizmi

 1781'de Immanuel Kant'ın Saf Aklın Eleştirisi'ni yayınlamasıyla başladığı 1833'te G. W. F. Hegel'in ölümüyle sonlandığı kabul edilen yaklaşık yarım asırlık bir sürede Alman idealizmi modern felsefe tarihindeki en önemli döneme damga vurdu. Başta Kant, Fichte, Schelling ve Hegel olmak üzere bu dönemde yaşayan önemli filozofların ve onların ileri sürdüğü düşüncelerin günümüzdeki birçok tartışmaya da önemli ölçüde esin verdiği, etkileri beşerî bilimlerde hâlâ hissedilen bu dönem birçok bakımdan Aydınlanma düşüncesi ve 1789'daki Fransız devriminin Avrupa'da oluşturduğu siyasal iklim bakımından da irdelenmeyi hak ediyor.

Kant'ın Saf Aklın Eleştirisi'nde genelde aklın yanlış kullanımlarını içeren metafizik varsayımları yazdığı kabul edilir; Kant böylece aklın sınırlarını bize göstermiştir. Kant'ın da önceden bağlısı olduğu Wolff-Leibniz sisteminin aklın yanlış kullanımlarını içeren metafizik bir sistem olduğu, Kant'ın aklın dogmatik kullanımını içeren bu uykudan David Hume sayesinde kurtulduğu ve bu kitabı yazdığı sık sık tekrar edilir. Birçok bakımdan bu görüş doğru ise de (ki Kant'ın kendi yazdıkları da 'dogmatik uyku'dan uyanmasına müsebbibin David Hume olduğunu teyit eder) Kant'ın amaçlarının tamamını kuşatamaz. Esasen Kant hem aklın metafizik amaçlardaki yanlış kullanımlarını, bir anlamda aklın antinomilerini eleştirir; hem de doğrudan David Hume'un akla dayalı bilgi imkanını eleyen ampirizminin eleştirilerine karşı rasyonalizmi savunur.

Kant'tan sonra

Hume'un ampirisizmine karşı savunulabilir bir felsefi program olarak Alman idealizminin başlamasına, Alman İdealizmini Anlamak adıyla Türkçe'ye çevrilmiş kitabında Will Dudley'in sunduğu öncelikli neden Hume'un nedensellik eleştirisi. Çünkü bu eleştirinin doğrudan şüpheciliğe ve determinizme dair bazı sonuçları vardır. Dudley, Kant'ın Hume'un deneyciliğinin sorunlarıyla başa çıkma çabasının, yani dogmatik uykusundan sert bir şekilde uyanmasının sebebinin Hume'a karşı rasyonel bilginin, ahlaki failliğin ve siyasi özgürlüğün imkanını korumayı mümkün kılacak bir cevap bulma arayışı olduğunu vurguluyor. Şu satırlar Dudley'e ait: "Felsefe Hume'un şu iddialarını çürütmek zorundaydı: Akıl insan davranışını yönlendirmeye ve harekete geçirmeye muktedir değildir, dolayısıyla insan özgür değildir. Asıl gayesi özgürlüğü ve ahlakiliği savunarak Aydınlanmanın ve modernliğin imkanlarını muhafaza etmek olan Kant'ın akıl "eleştiri"sinin içeriğini belirleyen proje buydu."

Özgür ve rasyonel

Kant'tan sonraki bütün Alman idealistlerinin düşünmelerinin özünü bu projenin Kant'tan daha titiz ve başarılı bir şekilde gerçekleştirmeye dayandığını kaydediyor Dudley: Özgür ve rasyonel bir yaşamın anlamını belirlemek. Bir yandan Marx ve Kierkegaard'a, bir yandan fenomenoloji ve varoluşçuluğa, bir yandan da eleştirel teori ve postyapısalcılığa giden birçok patikaya esin kaynağı olan Alman idealizmini yorumlarken Marx'ın söyledikleri bu bakımdan son derece önemli. Siyasal devrimi Fransızlara kaptıran Almanların buna karşı önemlice bir felsefi devrime kapı açtıklarını vurgulayan Marx'ın tespiti, Fransız siyasi devriminin amaçladığı 'eşitlik, özgürlük, kardeşlik" şiarlarıyla Alman felsefi devriminin programı addedilebilecek Alman idealizminin erişmeye çalıştığı özgürlük ve rasyonellik arasında önemli bir mutabakat görülebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder