26 Ağustos 2022 Cuma

Uzun süren uluslararası bir drama

 Tamamen karayla çevrili, denize ulaşım imkânı kısıtlı, buna karşın kültürel ve coğrafi bakımdan Asya kıtasındaki üç ana bölgeyi, yani güneydoğuda Hint alt-kıtası, kuzeyde Orta Asya ve batıda da İran platosunu birbirine bağlayan önemli bir havzadır Afganistan. Bu konumuyla İran'dan taşan ya da Orta Asya'dan Hindistan'a ilerleyen işgalcilerin geçmek zorunda oldukları bir bölge. Kiros, Büyük İskender, Gazneli Mahmud, Cengizhan, Timurlenk, Babür bunlar arasında en ünlüleri belki de. On dokuzuncu yüzyıla dek yabancılar tarafından yönetilen, pek çok imparatorluğun parçası ve birkaç yerli imparatorluğun merkezi konumundaki Afganistan belki de bu niteliğiyle imparatorlukların mezarlığı unvanını da kazandı.

On dokuzuncu yüzyılda Britanya'nın işgali altındaki Hindistan ile Rus çarlığı arasındaki güç mücadelesinin ortasında kalan Afganistan'ın bu dönemde İngilizlerle iki kez savaştığını da kaydedelim. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları'nda tarafsız kalan ülkenin 1929'da (Büyük Ekonomik Bunalım'ın başladığı yıl) kısa süren bir iç savaş yaşaması dışında son kırk yıldır da çekmediği çile kalmadığı malum: 1979'da komünistlerin tertiplediği sahte isyanı bastırma gerekçesiyle Sovyet işgali, 10 yıl süren cihad direnişiyle bölgeden geri çekilmek zorunda kalan Sovyetlerden sonra bu işgale direnen grupların iç savaşı, Taliban'ın yirminci yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkışı ve iç savaşı bitirerek diğer tüm İslamcı grupları tasfiye etmesi, 11 Eylül saldırılarını Afganistan'da planladığı iddia edilen Usame bin Ladin'i ve el-Kaide'yi ortadan kaldırmak için ABD'nin ülkeyi işgali, ABD işgaline karşı Taliban'ın güçlü direnişi ve sonunda ABD'nin Afganistan'dan geri çekilmesi bu son kırk yılın coğrafyada yaşanan olaylarının başlıcaları.

Sarıklı bir koro

Savaşa ve işgalcilere odaklanmanın, işgale karşı çetin bir şekilde direnen savaşçıları ön plana çıkardığını, ülkedeki halkı gölgede bıraktığını savlayan Thomas Barfield Türkçeye Afganistan: Politik ve Kültürel Bir Tarih başlığıyla çevrilen kitabında replikleri başkalarının söylediği ve epey uzun süren bu uluslararası dramada Afganistan'ın kendisinin anlaşılamaz bir zemin olarak kaldığını, Afganların ise bu oyunda yerlerine yenileri gelen, silahları hariç asla değişmeyen, sarıklı bir koro olarak role büründürüldüklerini kaydediyor. O yüzden kitabında Afganistan'ı ve onun dinamiklerini anlamak için Afganlara başrol oyuncusu rolü veren Barfield, ülkedeki yöneticilerin yüzyıllar boyunca nasıl siyasi meşruiyet elde ettiklerini ve nasıl bir yönetim düzeni getirdiklerini irdeliyor.

Barfield'ın yaptığı şu gözlem ise sanırım en çok Afganistan için geçerli: Dünya kamuoyu bir yer hakkında ne kadar az şey bilirse, orası hakkında genelleme yapmak o kadar kolaylaşıyor. Bu tür genellemelerin, dini ve etnik çatışmalar, Müslüman toplumlar, az gelişmiş ekonomiler, terörist hareketler, yoksul ülkeler vb. fenomenleri tekdüze bir bakışla aynılaştırma riski taşıdığına dikkat çeken Barfield Afganistan'ın elbette diğer ülke ve toplumlarla benzerliklerinin bulunabileceğini, ancak bu benzerliklerin iddia sahiplerinin varsayımları olarak kaldığını, ispat edilemediğini de belirtiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder