1 Nisan 2023 Cumartesi

Derrida'nın genetik tartışması

 Yirminci yüzyılda edebiyat eleştirisinden felsefeye, sosyolojiden dilbilime, hukuka, kültür teorisine ve mimarlığa kadar birçok alanda yeni açılımlar getirmiş yapısökümcü okuma ile fenomenoloji ve Edmund Husserl'i, dilbilimi ve Ferdinand de Saussure'ü, psikanalizi ve Jacques Lacan'ı, yapısalcılığı ve Levi-Strauss'u mantıksal sonuçlarına götürerek eleştiren Jacques Derrida özellikle felsefede yapısalcılık sonrası olarak bilinen dönemin Foucault ve Deleuze ile birlikte öne çıkan isimlerindendir.

İkili karşıtlıklar

Gösteren /gösterilen, duyulur/ düşünülür, konuşma /yazı, söz/dil, artzamanlı/eşzamanlı, uzam/zaman, edilgenlik/etkenlik gibi kavramsal karşıtlıklarla örülen metafizik felsefenin bu ikili yapısını yapısöküme uğratarak sorguladı ve bu türlü sorgulamalar ışığında sözgelimi Marks, Freud ya da Nietzsche gibi düşünürlerin eserlerini yeniden değerlendirdi. Derrida için belirli kavramların karar verilemezliğine dikkat çekmek ya da karmaşıklıklarını ön plana çıkarmak için anlaşılmaz hale getirmeyi yapısal bir gereklilik olarak işledi. O, ikili karşıtlıkları olduğu gibi koruyan, hatta dil bağlamında gösteren/gösterilen gibi yeni karşıtlıklar inşa eden yapısalcılığa karşı gösteren'den bağımsız bir gösterilen'in mümkün olmadığını ortaya koyar. Sesmerkezcilik ve sözmerkezcilikleri reddedişinden "metnin dışında hiçbir şey" olmadığını savlayan ünlü sözü ve differânce, disseminance gibi kavramlarıyla, Platon'dan günümüze çeşitli metinlerin ve filozofların nasıl okunması gerektiğine ilişkin "özgül" yöntemiyle radikal şüpheciliğin belki de en önemli temsilcisidir.

Derrida'nın Paris'te Ecole Normale Supérieure'deki okutmanlık görevi kapsamında 1975 sonbaharı ile 1976 Haziran'ına dek verdiği "Yaşam Ölüm" semineri bir ilk sayılabilir. Derrida'nın bu seminerinde iki büyük eserinde yayınlanmış ve pek çok konferansta sunulmuş metinlerin ilk taslağı bulunur: 14 oturumluk seminerin 2. oturumu hiçbir değişikliğe uğramaksızın Otobiyografiler: Nietzsche'nin Öğretisi ve Özel İsmin Politikası'nda yer alır. Sekizinci ve dokuzuncu oturumun bir bölümü de Berlin'de Hans-Georg Gadamer'in de bulunduğu bir konferansta sunulur. Seminerin son dört oturumu da Kartpostal: Sokrates'ten Freud'a ve Ötesine kitabında yer bulur. Seminer metninin kitaplaşmasına büyük katkı sunan Pascale-Anne Brault ile Peggy Camuf Derrida'nın Kartpostal kitabının önsözünde bu seminere ilişkin yazdıklarını da aktarıyor: "Bu söylemin sınırlarında tutunmaya çalışacağı metin, Freud'un Haz İlkesinin Ötesinde'sidir. Bunu esasında üç halkalı bir yol izleyen bir seminerden çıkarıyorum. Her seferinde Nietzsche'nin bir metnindeki bir izahından yola çıkan bu seminer, her şeyden önce biyoloji, genetik, epistemoloji ya da yaşam bilimlerinin tarihinden gelen 'modern' bir sorunsalın içerisine dahil olmaktaydı. İkinci halka Nietzcshe'ye dönüş ve sonra Nietzcshe'nin Heideggerci okuması üzerinden bir izah. Ardından, burada, üçüncü ve son halka."

14 oturumluk bu seminerin kitaplaşmış metni Yaşam Ölüm adıyla Türkçeye Can Batukan tarafından çevrildi. Seminerde sıkıştırılmış bir biyoloji ve genetik tartışması yer alıyor. Derrida bu tartışma esnasında Fransız biyolog François Jakob'a ve Georges Canguilhem'a başvuruyor. Onların metinlerine ilişkin sabırlı ve keskin okumalar ve analizler yapan Derrida bu bilimsel söylevleri kavramsal temellerine dek yapısöküme uğratıyor. Böylelikle Derrida, kendi düşüncesinin başta yaşam sorusu, canlılık ve ölüm sorusu olmak üzere çağımızın sorularını ele almada nasıl yetkin olabileceğini de gösteriyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder