26 Mart 2023 Pazar

Bir tükenmez epistemolojik bunalım

 Türk düşünce hayatında sıra dışı sayabileceğimiz figürlerden en önemlisi belki de Cemil Meriç'tir. Kendini "hakikat arayıcısı" ve "hakikat âşığı" olarak tavsif eden, çeşitli siyasî anlayışlara ve "deli gömleği" saydığı ideolojilere mesafeli kalmaya çalışan Meriç'i büyük ölçüde Batı karşısında aşağılık kompleksi yaşayan Türk aydınlarından (hemen her zaman Batı'yı kayıran fikir, tutum ve davranışlara sahip aydınları "Batı'nın yeniçerileri" sayar Cemil Meriç) farklı bir konuma getiren hususu onun mensubu olduğu kültürün köklerine olduğu kadar başta Batı olmak üzere, Hint ve İran gibi farklı kaynaklı fikir ve geleneklere de açıklığı addedebiliriz. Balzac ve Hugo gibi Fransız müelliflerden roman, Maxim Rodinson ve Uriel Heyd'den fikir kitapları çeviren Cemil Meriç'in Bu Ülke, Mağaradakiler, Umrandan Uygarlığa, Saint-Simon, Bir Facianın Hikayesi, Kırk Ambar, Işık Doğudan Yükselir, Kültürden İrfana gibi eserleri ilgi alanlarının çeşitliliğine ve dolayısıyla Cemil Meriç'in mütecessis hassasiyetlerine olduğu kadar üslubunun zenginliğine de işaret eder.

Biz kimiz?

1970'li yılların sağ-sol kavgasıyla ikiye bölünmüş toplumsal ortamında Cemil Meriç'i ve onun şaheseri addedilebilecek Bu Ülke'sini keşfeden Hüsamettin Arslan bu kitaptan büyülenir. Handiyse bu kitaptaki tespitleri tefekkür ederek ezberler. Ya Nihal Atsız ya Leo Huberman ya da Politzer okuyan kuşağına zıt bir biçimde "Ben onu okurken üniversite yıllarındaydım. Bu Ülke'yi kendiliğinden, hiç fark etmeden ezberlediğimi hatırlıyorum. Bizim için çok sarsıcı oldu. Biz kimdik? Baştan çıkarılmışlardık. Bizi bizden önceki entelektüeller ve okuduklarımız baştan çıkarmışlardı. Cemil Meriç bizi yeniden baştan çıkardı. Sadede dönmemizi sağladı. Memleketimize, yuvamıza dönmemizi sağladı" cümlelerini kullanan Arslan, "entelektüel babası" kabul ettiği Cemil Meriç'le hem 1980'li yıllarda söyleşti hem de kendi temel yaklaşımı ve düşünceleri ile Cemil Meriç arasında sıkı irtibatlar kurdu.

Cemil Meriç'i "Bir temizleyici, kutsallarımıza işaret eden bir 'seküler müceddid', bir yenileyici, ayıklayıcı, bir bilge ve ustaların ustasıdır; imparatorluk geçmişimizin son entelektüel varisidir. Türkiye'nin son yüzyılda yetiştirdiği son büyük 'münekkit' ve eleştirmendir. Kendi halkına ve memleketine küfretmeksizin, kendi halkını aşağılamaksızın, kendisine ihanet etmeksizin de yazar, eleştirmen ve filozof olunabileceğinin paradigmatik örneğidir" cümleleriyle anlatan Arslan'ın Meriç'in düşüncelerine ve Türk düşünce dünyasında durduğu yere ilişkin söyleşi ve metinlerini bir araya getiren kitabı Asım Öz derlemiş: Cemil Meriç: Entelektüel Babam. Kitapta Arslan'ın, Cemil Meriç'le yaptığı, 1987'de (Cemil Meriç'in ölümünün akabinde) Türk Edebiyatı dergisinde yayınlanmış söyleşisinin dışında; Türk düşünce hayatındaki epistemolojik bunalım ile Cemil Meriç'in bu bunalımda nerede yer aldığını, onun entelektüel hayatını ve Türkiye'de gördüğü fonksiyonu anlatan yazıları yer alıyor. Bu yazılarda Arslan dikkate değer düşünceler serdediyor. Cemil Meriç'in Türk düşüncesindeki yerinin Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Nurettin Topçu'nun, Erol Güngör'ün yanı başı olduğuna işaret eden Arslan bu isimlerin düşünce hayatımızın kaçınılmaz bir gerçeği olan epistemolojik bunalımda buluştuklarını vurguluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder