21 Mart 2023 Salı

Türk tarihinin gölgedeki yanı

 13.-14. yüzyıllar Anadolu Türk tarihi bakımından en kritik yüzyıllar sayılsa yeridir. Bu yüzyıllarda siyasal bakımdan bir yandan Selçuklular yıkılmaya yüz tutarken bir yandan da Osmanlı Devleti kurulmuştur. Doğuda Moğol istilasının sebebiyet verdiği büyük kitlelerin Anadolu'ya göçleri, öteden beri Anadolu'da yerleşik halkla Anadolu'ya henüz yerleşmişlerin ilişkileri, dinî, siyasî, kültürel bakımlardan birbirinden farklı zümrelerin birbirleriyle münasebetleri, alışverişleri, şehirleşmeden tutun da toplumsal hayatın yaşanma biçimlerinin tezahürlerine kadar birbirinden ayırt edilmesi ilk bakışta kolay görünen birçok süreç üzerinde yaşadığımız toprakların en problematik alanını oluşturur.

Ahmet Yaşar Ocak'ın İslam'ın Ayak İzleri başlığı altında bir kitap bütünlüğünde bir araya getirilmiş makaleleri Anadolu Selçuklularından Osmanlı klasik çağının sonlarına kadar devam eden uzun bir dönemi, bu problematik alanı farklı yönlerden irdeliyor. Ahmet Yaşar Ocak'ın makalelerinde genel olarak Türklerin Müslümanlığı kabul ettikleri tarihten bu yana, yeni dini tarihsel süreç içinde nasıl yaşadıkları, onu siyasete, toplumsal hayata ve kültüre nasıl yansıttıklarını konu ediliyor.

Mevlânâ Celaleddin Rumi ve Nasreddin Hoca'dan Hacı Bektaş-ı Veli'ye, o dönemki ihtidalarda heterodoks şeyh ve dervişlerin oynadığı rollerden Türklerle Hıristiyanlar arasındaki dinî etkileşimlere, 13 ila 16. yüzyıllar arasında Anadolu şehirlerindeki dinî ve sosyal hayattan Anadolu'daki Şiiliğe ve İran tesirlerine kadar birçok farklı meseleyi tartışan makalelerin eş zamanlı yazılmadığını da görmek gerekiyor. Makaleler bir açıdan da Ahmet Yaşar Ocak'ın tarihçilik alanında akademik hayatının acemilik yıllarından olgun yaşa geldiği çağa kadar ilgi duyduğu konularda ortaya koyduğu "tecribe-i kalemiye"lerini de örnekliyor. Bu itibarla makaleler arasında 1980'li yıllarda yazılmış olanlar da var 2010'a kadar uzanana bir dönem içinde yazılmış olanlar da.

Ahmet Yaşar Ocak'ın makalelerinde ele aldığı konuların büyük bir ölçüde Fuat Köprülü'nün araştırma paradigmalarına bağlı kaldığını vurgulamak mümkün. Ocak, bu bağlılığını da inkar etmiyor. Kitaba yazdığı sunuş yazısında Fuat Köprülü ve Abdülbaki Gölpınarlı'nın isimlerini anarak "bu büyük tarihçilerin bilimsel kabiliyet, kapasite, müktesebat, vukuf ve derinliğine hiçbir zaman ulaşamayacağını iyi bilmekle beraber, mütevazı nitelikte de olsa, kendine göre ufak tefek katkılar yapabileceği" ümidiyle bu alandan çalışmaya başladığını ifade ediyor.

Medeniyet değişikliği

Kitapta Osman Turan ve Fuat Köprülü vesilesiyle Türk tarihçiliğinin kimi sorunlarını da ele alan Ahmet Yaşar Ocak "Türkiye'de uzun zamandan bu yana, yaşanan sosyal ve ideolojik çalkantılar, buhranlar yüzünden, yalnız popüler tarihyazıcılığında değil, ona temel oluşturması gereken akademik tarihyazıcılığında dahi egemenliğini sürdüren, değişik ideolojik motivasyonların güdümündeki bir tarihin saptırılması sürecinin yaşanmakta" olduğunu savlıyor. Türk tarihçiliğinde "Türkler ve İslamiyet" konusunun Fuat Köprülü ve Osman Turan'dan sonra pek rağbet edilmeyen bir konu olduğuna değinen Ocak, "Türk tarihçiliği, Tanzimat'la başlayıp Cumhuriyet'le doruk noktasına çıkan medeniyet ve kültür değişikliği macerası istisna edilirse, Türk tarihinin bu en mühim meselesinin neredeyse hiç ele alınıp işlememiş, tartışmamış, hep uzak durmuştur" tespitini yapıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder