17 Ekim 2023 Salı

Heidegger'in physis şerhi

 

Heidegger'in physis şerhi

Yirminci yüzyılda edebiyat, sanat, felsefe gibi birçok alanda etkili olmuş düşünce akımlarından biri olan varoluşçuluğun en etkili fikir babalarından biri kabul edilir Martin Heidegger. Her ne kadar kendisi düşünce yaklaşımının varoluşçuluğun belki en etkili sözcüsü Sartre tarafından yanlış anlaşıldığını öne sürse de Varlık ve Zaman ve onun devamında ileri sürdüğü görüşlerle varoluşçu düşüncenin birçok tema'sına yön veren bir isim sayabiliriz Heidegger'i. Varlık ve Zaman'da Heidegger Batı felsefe tarihinde unutulduğunu iddia ettiği

"varlık soru"sunu tekrar kazanmaya uğraşır. Heidegger'in ele aldığı birçok tema bu eserde dile gelse de hiçbir zaman onun vaat edilmiş ikinci cildinin yazılmamış olması hep bir eksik olarak görülür. Bu eksik görme sebebiyle yorumcu ve şarihlerin onun Varlık ve Zaman'dan sonra yayınladığı eserleri, özellikle Varlık ve Zaman'a nispetle değerlendirdikleri, kimileyin o eksiğin sonraki düşüncelerle yamandığını, kimileyinse Heidegger düşüncesinde önemli bir Kehre (Dönüş) yaşandığını düşündüklerini fark ederiz. Elbette felsefi düşüncesinde Heidegger böylesi bir dönüş yaşamıştır ama düşüncesinde de Varlık ve Zaman'da dile getirdiği tezlerin merkezi önemini koruduğunu belirtmek gerekir.

Genel olarak varolanın üstündeki hakikat yapısına "metafizik" dendiğini belirten Heidegger, onun cümlelerle ifade edilmesi ya da edilmemesinin dile getirilenin bir sistemde toplanıp toplanmamasınında durumu değiştirmediğini ifade ederek "Batılı tarihsel insanlığın, varolanla kurduğu bağıntıların hakikatini, genel olarak varolan üstündeki hakikati muhafaza ettiği bilgi"nin metafizik olduğunu kaydediyor. Metafiziğin son derece özel bir anlamda "fizik" olduğunu, yani physis'in bilgisi olduğunu vurgulayan Heidegger, Aristoteles'in Fizik kitabının Batı felsefesinin gizli kalmış, üzerinde yeterince düşünülmemiş bir kitabı olduğu iddiasıyla physis kavramı ve özünü Aristoteles'in Fizik kitabının ikincisinin birinci bölümünde dile getirdiği savları kendi düşüncesi doğrultusunda şerh ederek belirlemeye çabalıyor Türkçeye Zeynep Sayın'ın çevirdiği Physis: Özü ve Kavramı Üstüne'sinde. Bu çabasındaki hedefi de belirgindir aslında: Batı metafiziğinin varlık sorusunu nasıl unutturduğunu ortaya çıkararak o soruyu yeniden sorabilmek, bu metafizik içindeki doğa ve tarih, doğa ve tin gibi birtakım karşıtlıklardan uzak kalabilmek, onu kendi çöküşüne terk etmek.

İlksel physis'in varisi

Aristoteles'in "Fizik"te physis'in varolanın kendine özgü, kendi içinde sınırlı bir alanının varolanlığı (oussia) olarak kavradığını belirten Heidegger, bu alanın yapılmışlıklardan farklı olarak bitmişlikler alanı olduğunu söyler. Bir anlamda Aristoteles varlığın köklerinden birini physis olarak belirler. Ancak Heidegger'in yorumuna göre Aristoteles tarafından öze ilişkin bir kavrama dönüştürülen physis, ilksel physis'in bir varisi sayılmalıdır. Modern insanlarda bile, varolanın varlığı olarak tasarlanmış physis'in soluk ve tanınmaz yankısı korunmaktadır, şeylerin "doğa"sından, "devlet"in "doğa"sından, insanın "doğa"sından bahsederken bile bu asıl physis'i yankılarız.

Heidegger'in eski Yunan'dan modern zamanlara Batı felsefesi içinde unutulduğunu iddia ettiği "varlık sorusu"nu yeniden kazanmaya, Batı metafiziğinin üstesinden gelmeyi amaçlayan geniş kapsamlı, ihtiraslı projesinin önemli duraklarından biri Aristoteles'in Fizik kitabının ikincisinin birinci bölümündeki paragrafa getirdiği kendine özgü şerh. Heidegger, şerhini Heraklitus'un 123. fragmanını alıntılayarak tamamlıyor: "Varlık, kendini gizlemeyi sever."

Yalnızca özü gereği gizini açan ve gizini açmak zorunda olanın gizlenmeyi sevebileceğini belirten Heidegger varlığın özünün gizini açmak, açılışa gelmek, kabuğunu yarmak, yani physis olduğunu söylemeyi de ihmal etmiyor.

1 yorum:

  1. Heidegger ilkel Phusis'i ilk ve son kitabından sonra tekrar duymuştur. Heidegger'in gizli kaynakları denilen kaynaklar gizledikleriyle ironik biçimde daha fazla şey ifşa etmekte bize. Zira doğrudan, Anadolu, Iran, Hindistan'ın üstünden atlayıp soluğu Tao ve Zen'de almıştır. Tao'da, Zen'de halen varolan o ilkel Phusis'in yankısı atladığı topraklardaki Phusis'in mitologyasıyla uğraşma zaruretini ortadan kaldırarak ona aradığı şeyi saf, pak, yutulur şekilde sunmuştur. E acele gidenin nefesi kesilir. Heidegger Doğu'ya hacca yürüyerek mi, sıçrayarak mı gitti bilemeyiz. Hicret zamansıllığın oynak olduğu bir hal gibidir zira. Öte yandan Heidegger de en azından izini örtecek kadar adaplı bir tilkiydi; istemeden örtülenin zihinsel izsürme sanatını yani avcılığı bize bahşeden bi tilki. Selam olsun gizlediklerine de. Enteresandır, şimdi hatırlayamıyorum tam olarak fakat kulubesinin bir yerinde Luther'in "çalışmakla, emekle" ilgili bir deyişi asılıydı sanırım. Buna hep şaşırmışımdır eskiden. Özellikle Heidegger aurasının verdiği beklenti, hakikat dışında hiç bir şeyi bir sınırlama olarak kabul etmeyen bir ruhun nasıl bariz ahlaki ve dini bir ton içeren bir deyişi kendine bir anımsatıcı olarak "evine" asabildiğini anlayabilmemde zorluk çıkarmıştır bana. Şimdi inanıyorum ki Heidegger'in gizli kaynakları gerçekten gizlidir ve yaşamını inandığı şey uğruna, davası uğruna, geçmişte ve gelecekteki düşünürlere olan vazifesinin bilinciyle emekleyerek geçirmiştir. Bir konuşmasında bahsettiği gibi geleceğin düşünürlerine yeni bir dilin müjdesini bırakmıştır, sadece yolu hazırladığını söyleyip çok güzel bi selamla, onu da başka bir şairden aldığı selamı ileterek sonlandırmıştır sohbeti. Eski bir şairin selamını kendi selamı yerine konuşturması... Belki Anadolu'dan geçmiştir Heidegger, belki geçmemiştir fakat böyle bir selamın ne demek olduğunu, böyle bi selamın olasılığının varsayılmasının gizli fısıldıklarını duyar Anadolu. Müjdelediği dille çok muhabbetler yapılmıştır zamanında. Öyle ki torunları, bu dili konuşmayı unutmuş olsalar da bu selamı zikredildiği dile hürmetiyle birlikte almıştır. Fakat kahvelerinin hatırları yıllarla ölçülen bir toprakta hemen söz almak adaba yakışmaz. Bu yüzden bekleyenler vardır olduğu yerde. Demleyenler. Matematiğin ardındaki şiirden ve şiirin ardındaki matematikten hep haberdar olmuş bir toprak ve bu toprakla beslenen canları da doğru dili aramaktalar. Batı geleneğindeki varlık sorununun düğümleyicliğini, düğümselliğini tüm berraklığıyla gözler önüne seren Heidegger, dilin kilit taşılığını kavramış ve uğraşı ve yaşamıyla duymayla, dinlemeyle, muhabbetle, dansla, müzikle düşünmeye alışmış topraklara kendi topraklarının selamını göndermiştir. Aleyküm selam.

    YanıtlaSil