Konya’nın siyasal zamirleri
İnsanı “zoon politikon” (siyasal canlı) olarak niteleyen
Aristoteles’e göre haklı ve haksızı buluşturan, onların aralarındaki sorunu
müzakere etmelerini sağlayan “söz”e sadece insan sahip olduğu için durum
böyledir. Hayvanlar ise sadece acıyı ve hazzı dile getiren sese sahiptirler.
Bu anlamda söz sahibi olmanın ya da bir söze ortak
olabilmenin siyasete katılım konusunda ilk şart olduğu ileri sürülebilir.
Siyasete katılımın ikinci şartını ise yine yüzyıllar önce
Aristoteles’in hocası Platon belirlemişti: “zaman”a sahip olmak ve siyasalın
üretildiği “mekan”da bulunabilmek. Dönemin Atina’sındaki senato toplantılarına
uzakta olmaları ve yeterli zamanları olmaması sebebiyle katılamayan işçileri
örnek veriyordu Platon.
Siyasal alandaki namevcudiyetlerine karşın yine de
siyaset içinde yer aldıklarını söyleyebileceğimiz öznelere “siyasal zamir”
diyoruz.
Meri siyasal süreçlere aktif olarak katılmamalarına
karşın, bu süreçlere katılanlar üzerindeki söz hakları ve bu haklarını
kullanmaya yeterli zaman ve mekanları olması hasebiyle siyasal zamirlerin de
siyasal süreçlerin görünmez kahramanları olarak görülmeleri gerekir.
Peki, Konya’da tanımladığımız biçimde siyasal zamirler
var mıdır? Bu figürlerin –eğer varlarsa- Konya yerel siyasetinin gelişimi
bakımından önemi nedir?
Açıktır ki siyasal sürece katılımları teoride öngörülmüş
bürokrasi, STK vb. kurum ve kuruluşların siyasal alandaki varlıklarını bizim
adlandırmayı tercih ettiğimiz şekilde bir sıfatla anmak mümkün değildir.
Bürokrasinin de STK’ların da en azından ilgilendikleri alanda “ortak söz”e
katkıda bulunmaları, söz söyleme hakkına sahip olmaları yeterince “açık” bir
husustur. Böyle bir katkı üretmeyen, haklı ve haksız arasındaki müzakerelerin
üretildiği dilde varlık sürmeyen bürokrasinin de STK’ların da varlık sebebi
sorgulanır diğer halde.
Bizim siyasal zamir olarak nitelediklerimizin ise bu tür
bir teoride öngörülmüş siyasal açıklık konumunda olmamaları gerekir. Siyasete
girebilmeleri mümkünken, bu imkândan feragat etmiş, ama yine de siyasal
süreçler ve siyasi özneler üzerinde bir söz hakkına sahip olmuş kimselerdir
siyasal zamirler.
Belki aktif olarak siyasal süreçlerde yer almalarını
mümkün kılacak zaman ve mekânı bulamadıkları için böyledir durum. Niçin aktif
siyasete katılmadıkları konusu tartışmamızın dışındadır anlayacağınız.
Buraya kadar epey ağdalı, kimine göre de “laf salatası”
olarak nitelendirilebilecek teorik mülahazaları son dönemlerde Konya’da
yaygınlaşan bazı figürlerin faaliyetlerini daha iyi kavrayabilmek, bu
etkinliğin siyasal süreçlere olumlu/olumsuz etkilerini görebilmek için yazdık.
Elbette Konya’da da siyasal zamirler var. İsim isim
bunları belirleyebilirsiniz. Biz bu isim belirleme işine, söz konusu figürlerin
tercihlerine duyduğumuz saygıdan dolayı girişmeyeceğiz.
Sözgelimi hem siyasal hem ekonomik hem de dini açıdan
Konya’da son derece etkin bazı isimler vardır, ama onları asla aktif siyaset
içinde göremezsiniz. Her üç alanda da söz sahibidirler, sözlerini dinletirler;
konuştukları zaman, ilgiyle söylediklerine kulak verilir. Konya yerel
siyasetinin şekillenmesindeki rolleri de sanıldığından daha fazladır bu
zamirlerin.
İleride de simalarını siyasal süreçlerde göremeyeceğiz bu
zamirlerin ama sözleri hep etkin olmayı sürdürecek.
Siyasal zamirler ve onların gölgeleri
Siyasal alandaki namevcudiyetlerine karşın yine de
siyaset içinde yer aldıklarını söyleyebileceğimiz öznelere “siyasal zamir”
demiştik.
Bu “özne”leri illa tüzel ya da gerçek kişi olarak
düşünmek zorunda değiliz.
Sözgelimi İslamcılık Türk siyasi sistemi içinde yasal
siyaset imkânından mahrum bir siyasi akımdır. Hatta bir ara İslamcılığın Türk
siyasi sistemi içinde “namevcudiyetiyle mevcut” olmasından kaynaklanan
“kuşdili” sorunlarını dile getirmiştim.
“Kuşdili” merhum Erbakan hocamızın en gözde
metaforlarından biriydi. O “Millî Görüş” dediğinde anlaşılması gerekeni
anlaması gerekenler anlıyorlardı.
Sermaye, siyaset, din, aşiret ve akrabalık bağları da
benzer siyasal zamirlerin üretildiği maden ocakları gibidir.
Siyasal alandan siyasal zamirlerin çıkması istisnai bir
durum değildir. Genelde eski siyasetçi olarak adlandırdığımız zevat, aktif
siyaset içinde olmamalarına karşın siyaseti yönlendirmek için gölgelerini
kullanabilirler. Bunun için illa siyaseten yasaklı olmaları da gerekmez.
Yasaklı durumda olmaları ise onların bu tür bir “söz hakkı”nı kendilerinde
bulmalarını kolaylaştırır. Sözgelimi 1983-88 arasının meşhur “bir bilen”i
olarak Süleyman Demirel’in böyle bir siyasal zamir sıfatı o dönem için vardı.
Ancak biz bütün bu ihtiraz kayıtlarına karşın, “siyasal
zamir” dediğimizde fikir, akım, zümre vb. oluşumları değil, gerçek kişileri
kastediyoruz.
Sözgelimi İstanbul’un siyasal zamirlerinin menbaı genelde
sermaye ve iş çevreleri iken Ankara’nın bürokrasi olduğunu söylüyoruz.
Doğu ve Güneydoğu illerinde bu siyasal zamirler “feodal”
ilişkilerle ortaya çıkar. Aşiret ağaları, şıhlar bu tür siyasal zamirlerin
geleneksel boyutunu oluştururken, eli kanlı PKK terörünün de bu siyasal zamir
konumuna sahip birçok kişiyi ortaya çıkardığına şahit oluyoruz.
Buraya kadar siyasal zamirler üstünde mekânsal değişimin
etkilerini saydık.
Bir de zamansal değişimin etkileriyle değişir siyasal
zamirler.
Dünün siyasal zamirleri ile bugünün siyasal zamirleri
arasında bir fark olması gayet beklenebilecek bir durumdur yani.
Diğer bölgelerdeki siyasal zamirleri bir yana bırakarak
Konya içindeki siyasal zamirlere bakalım.
Konya’daki siyasal zamirlerin iki ana kanaldan türediğini
görmekteyiz: din ve siyasi ilişkiler. Dini cemaatler, topluluklar içinde o
cemaatin ya da topluluğun lideri pozisyonundaki zamirin bağlılarından bir
kısmını aktif siyasete yönelttiğini ya da kendiliğinden aktif siyasete yönelmiş
bir kısım ihvanını desteklediğini görürüz.
Bundan başka bir dönem etkin siyasi roller üstlenmiş
isimlerin, tıpkı Demirel’in “bir bilen” pozisyonu gibi uzlet köşelerinde
kendilerinden tavsiye isteyen bağlılarına yardımcı olduklarına şahit oluruz.
Bu tür siyasal zamir ilişkilerinde Konya için AK
Parti’nin sıkça zikredilmesi normal, ama diğer partileri de ıskalamamak
gerekir.
Sözgelimi CHP’nin de kuvvetli siyasal zamirler
yetiştirmiş köklü bir geleneği vardır. Bakkalbaşı’lar, Ulusan ailesi bu tür
siyasal zamirlerin başında gelir.
Saadet Partisi cenahında “siyasal zamir”lik artık
olağandışı değil, olağan bir durumdur. Millî Görüş geleneğinin bizatihi varlık
sebebinin bu tür bir ilişki olduğunu yukarıda vurgulamıştık.
AK Parti’de durum nedir peki?
Bu soruya cevabı ileriki yazılarda vermeyi arzuluyoruz…
Konya’nın bir ricali: Mustafa Koruyucu
Siyaset “ortak söz”le ilgilidir. Siyaset, “ortak söz”ün
ne olması gerektiğine ilişkin tartışmaların, o sözü kimin nasıl temellük
edeceğine dair yürütülen mücadelelerin cümlesidir. Ortak sözü belirleme hakkına
kimin sahip çıkacağı, bu hakka kimin ehliyetinin olduğu konusunda yürütülen
mücadelelerin, verilen kavgaların bir neticesidir siyaset.
“Siyasal zamirler” deyişimizi anlamlı kılan da haddi
zatında budur. Kendileri doğrudan ortak sözün ne olacağına dair verilen kavgada
bir taraf olmasa da kavgayı kendi dilleriyle vermese de, kavgayı sürdürenler
üstündeki etkileriyle, kavgada aktif rol alan öznelerin anlayışlarının
oluşumuna yaptıkları katkılarla belirleyici bir güce kavuşmuş öznelere “zamir”
diyoruz biz.
“Ortak söz”ün hakikat kavramına değgin bir yanı da var
hiç kuşkusuz. “Hakikat”in metafizik çağanozu dahilinde şekillenen bir yan bu.
“Ortak söz”, hakikatin toplumsal ve tarihsel cisimlenme şekillerinden biridir
bize kalırsa. Bu açıdan “zamir”lerin toplumsal ve tarihsel hakikatlerin
taşıyıcısı, onların “kurucu” ve “koruyucu” niteliklerine sahip çıkan kişiler
olması kaçınılmaz bir yerde. Eğer öyle değilse ne zamir deyişimizin ne de
hakikat ve siyasetin bir önemi ve işlevi kalır.
Konya’nın, bir şehir olarak Konya’nın beşerî ve tarihsel
hafızasının capcanlı kalışında Kurucu ailesinin emekleri inkâr edilemez. Şu
Konya’da yirminci yüzyılın büyük bir kısmında en etkin sivil inisiyatiflerden
birini oluşturan bir ailedir Kurucu ailesi ve tabii bu ailenin efsanevi büyüğü
Hacıveyiszade.
Yürüttükleri faaliyet doğrudan real-politik bir dile denk
gelmese de Konya’nın “ortak sözü”nün oluşumuna katkıları büyüktür bu ailenin ve
onun fertlerinin. Konya’da bugün söz söyleme ehliyetine sahip hemen herkesin
üzerindeki terbiyevi talimleri hayırla yad edilen Hacıveyiszade Mustafa
Kurucu’nun torunu, Kapu Camii’nde zaman zaman gönüllü imamlık yapan Mustafa
Koruyucu’yu Konya siyaseti açısından etkin bir role taşıyan elbette ailevi
kökleri değil sadece. Bununla birlikte kendine has yetişme tarzı, aldığı eğitim,
benimsediği mütevazı hayat da buna bir etken.
İsmail Kaya hocanın en gözde talebelerinden biri aynı
zamanda çünkü Mustafa Koruyucu. Aktif politik hayattan uzak duruşunda merhum
İsmail Kaya hocanın etkisi ne kadardır, bunu bilemiyoruz, ancak AK Parti’deki
son gelişmelerde Mustafa beyin önemli bir rolü olduğu da aşikâr.
Ihlamuraltı Sohbetleri’ne katılan isimlerin her biri
bugün Konya’nın ve Türkiye’nin yönetiminde önemli roller üstlenmişse bunun
irdelenmesinin gerekli olduğu ortada. Mustafa Koruyucu beyin akil pozisyonunu
sürdüreceği ve etkilerinin önümüzdeki dönemlerde daha derinden hissedileceği de
hiç kuşkusuz.
Konya, bir şehir olarak Konya, siyasetteki etkinliğini
bir bakıma bu akil insanlarına borçlu. Demem o ki bu insanlar, yani Konya’nın
ricalleri, kendileri görülmese de, bir nevi “gayb” olsalar da, sözleri ve
tavırlarıyla şu şehrin, Sultan Alaeddin Keykubat’ın, Kılıçarslan’ın,
Mevlana’nın, Konevi’nin, Nasreddin Hoca’nın, Mahmud Hayrani’nin, Urmevi’nin,
Zeyneddin Sadaka’nın şehrinin hem siyasal, hem manevi hem de maddi sözüdür,
ortak sözümüzdür onlar…
“Allah, bu tür insanların varlığını daim kılsın” demek
bize ar gelmemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder