28 Şubat 2024 Çarşamba

Her anlama biraz yanlış anlamadır

Felsefi görüşlerini ifade ederken hermenötik geleneği ve bilhassa Wilhelm Dilthey'i ayna seçen Hans-Georg Gadamer'in temel eseridir Hakikat ve Yöntem. Bu eserin ilk baskısına yazdığı girişte "hermeneutik fenomen, temel olarak bir metot problemi değildir... o bilgi ve hakikatle ilgilenir" diyerek amacının tüm anlama tarzlarında ortak olan şeyi keşfetmek ve anlamanın hiçbir zaman belli bir nesne ile öznel bir ilişki olmadığını, onun etkilerinin tarihiyle bir ilişki olduğunu, başka bir deyişle anlamanın, anlaşılan şeyin varlığına bağlı olduğunu göstermek olduğunu vurgular.

Anlama Gadamer için Dilthey'de olduğu gibi sadece tin bilimlerini doğa bilimlerinden ayırt etmeyi sağlayan bir kavram değil, beşerî oluşun temel özelliğidir. Anlamanın yöntem aracılığıyla geçekleşeceği tasavvurunu benimsemeyen Gadamer'e göre anlama hiçbir zaman saf ve arı bir anlama olarak görülemez. Beşerî varoluşun temel özelliği olması sebebiyle hep birtakım önbilgiler, önseziler, öngörüler ve görüşler, kısaca "önyargı" kavramı altında toparlayabileceğimiz anlama ve yorum öncesi yargılar içerir; daha doğrusu onlar sayesinde vuku bulur. "Tüm anlamanın kaçınılmazcasına bazı önyargıları içerdiği" kabulü belki de Gadamer'in doğa bilimlerinin haiz olduğunun iddia edildiği nesnellik tasavvurunu aşmasında en önemli çıkış noktasıdır. Varlığımızı oluşturan şeyin yargılarımızdan daha fazla önyargılarımız olduğu noktasındaki ısrarıyla Gadamer, "önyargı, zorunlu olarak yanlış yargı değil, olumlu ya da olumsuz bir değere sahip olabilen bir fikrin bir parçası anlamına gelir" der. Aydınlanma felsefelerinin önyargı noktasında son derece önyargılı davrandığını belirten Gadamer bu arada Aydınlanmanın temel önyargısının önyargıya olan önyargısı olduğunu vurgulamayı ihmal etmez.

Anlamak ve tarih

Anlamayı mümkün kılan meşru önyargıları belirlemede gelenek ve tarihin etki birliği büyük bir öneme sahiptir. Bir tarihselliğe sahip olduğumuzun, daha doğrusu tarihin içine gömülü olduğumuzun kabulü bizim hiçbir zaman mutlak ve tam bir bilgiye sahip olamayacağımız anlamına gelir. Anlamak her zaman bizim tarihsel durumumuzla ilintilidir. Anlamamızı etkileyen en önemli unsur belki de bu durumdur. Bu durumda olduğumuz için bir ufka da sahibizdir. Anlamak bizim ufuk sahibi oluşumuzla ilintilidir. Anlamaya çalıştığımız kişinin ya da şeyin de -ister bir metin ister bir resim ister bir gelenek isterse bir mimari yapı olsun- bir ufku vardır. Anlama eyleminde bizim ufkumuz ile anlamaya çalıştığımız şeyin ufku iç içe geçer, kaynaşır. Yine de her anlamanın eksik ve bu yüzden yanlış bir anlama olduğunu kabul etmek gerekecektir.

Beşerî bilimlerdeki pozitivist etkinin kırılmasında ve hermenötiğin felsefîleşmesinde katkısı büyük olan Gadamer, Heidegger'in beşerî varoluşun zamansal analizine dayalı yaklaşımından hareketle geliştirdiği ve bütün insanların etkin tarihsel bir bilince sahip olduğu analizine dayalı felsefi hermenötiği sadece Heidegger'in anlaşılır kılınmasına hizmet etmez elbette. Benimsediği tutum sayesinde kendisinden önce gelen felsefi gelenekle hesaplaşan Gadamer'in iletişim ahlakından metin yorumlamalarına, sosyolojiden edebiyata, medeniyet kavrayışlarından bilim yaklaşımlarına dek birçok alanda gizli ya da açık etkilerine kolaylıkla rastlanır. Özellikle aklın tarihsel niteliklerine dikkat çekerek Aydınlanma ideallerinin taşıdığı çelişkileri cerh eden tutumuyla Gadamer'in anlamacı yaklaşımının diyalogu önemsediğini belirtmeliyiz. Ufukların kaynaşması olarak nitelenen yaklaşımı zaten bunu simgeler.

Türkçeye Hüsamettin Arslan ile İsmail Yavuzcan'ın birlikte çevirdiği Hakikat ve Yöntem, Gadamer'in kavradığı şekliyle felsefi hermenötiğin başucu eseri sayılmalıdır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın en önemli felsefi ihraç kalemi olarak addedilen eser; hayatı, tabiatı, tarihi, sanatı ve toplumu kavramayı sağlayacak nihai yöntem arayışlarına karşı beşerî oluşumuzun kimine göre zaaf kimine göreyse avantaj oluşturan yanlarını da vurgular.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder