5 Eylül 2024 Perşembe

Sosyolojik ve teopolitik açıdan FETÖ

 İlkin 17-25 Aralık yargı darbesi ve bu darbe girişiminin yaklaşık bir buçuk yıl ardından bu kez meş'um 15 Temmuz askeri kalkışma gecesini bu halka yaşatan FETÖ hakkında çeşitli siyasal, sosyal, ekonomik, dini ve aktüel değerlendirmeler yapıldı. Bu değerlendirmelerin ortak paydası FETÖ'nün çarpıtılmış bir dini inanca dayalı, gizli amaçlara büyük önem veren ve bu amaçlar uğruna her türlü hile ve desiseye başvuran, Türkiye üstünde çeşitli menfaatler gözeten ve aralarında İsrail, ABD gibi başat aktörlerin de birtakım dış mihraklar yararına casusluk dahil birçok eylem gerçekleştiren, onların aparatı olmaya razı bir örgüt olduğu şeklinde tespit edilebilir.

15 Temmuz'un Sosyolojisi ve Teopolitiği ismini taşıyan kitabında Ercan Şen, halk İslam'ının imkanlarını ve İslam dışı kaynakları örgüt doğrultusunda kullanıp bütünüyle ezoterik bir öğreti oluşturup İslam olarak sunan, İslamiyet ile ahlak arasındaki olmazsa olmaz sayılabilecek ilişkiyi örgüt amaçları doğrultusunda emellerine alet kılan, dinî görünümlü ama senkretik karakteri besbelli, birtakım uluslararası güç oyunlarının kullanışlı piyonu olmayı önemseyen FETÖ'yü sosyolojik ve teopolitik açıdan ele alıyor.

Haşhaşiler ve Moon Kilisesi

FETÖ'nün örgüt üyelerinin endoktrinizasyonu aşamasında sık sık kullandığı vaaz ve kitapların halk İslam'ında yaygın bidatlerden beslenerek oluşturulduğunu, takiye gibi Şia uygulamalarının, ezoterizm/mistisizm akımlarının, Rudolf Steiner'ın antropomorfizmi ve ünlü Türk spiritüalist Bedri Ruhselman'ın bazı fikirlerinin ve hatta modern fantastik-bilim kurgu bazı romanların bile FETÖ teolojisindeki senkretizmin ana unsurları olduğunu, FETÖ'nün bu unsurlardan edindiklerini kaynak bile göstermeden kendi eserlerine aktardığını belirten Şen, Türkiye'ye karşı geliştirilen büyük bir operasyonun parçası konumundaki FETÖ hakkında 1990'lı yıllardan beri yaptığı gözlemlere de başvuruyor. FETÖ hareketinin nasıl dinî bir gruptan yola çıkarak sosyal bir hareket olarak başladığını, daha sonra kült bir dinî istihbarat örgütüne dönüşme sürecinin sosyolojik zeminini ve teopolitik düşünce haritasını irdeleyen Şen, bu örgütün sivil boyutuyla Moon kilisesiyle, askerî ve tarihî güç boyutuyla da yaklaşık bin yıl önce Selçuklu devletine yönelik tedhiş hareketleriyle bilinen Nizari İsmaili Haşhaşi örgütüyle mukayesesinin uygunluğunu vurguluyor.

Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'nin devlet ve toplum olarak FETÖ'nün dinî, siyasi ve toplumsal alanlarda oluşturduğundan daha büyük bir meydan okumayla karşılaşmadığını belirten Şen, Şerif Mardin'in deyişini kullanarak FETÖ'yü "içerisine girenlerin kaybolabileceği bir bulut" olarak niteliyor. FETÖ'nün taşıdığı tehlike, askeri bir darbe ile hükümetin devrilmesi olmanın yanısıra toplumum dini ve siyasi telakkilerinin de kült bir örgütün ezoterik/senkretik öğretisi doğrultusunda tamamen ve kalıcı bir şekilde değiştirilme çabasında saklıydı. Bu öğretinin dinlerarası diyalog yöntemiyle İslam/Hıristiyan eklektik inanışının hakim kılınması, FETÖ'nün tanımladığı biçimiyle İsevi Müslümanların, Mesih'in şahsı manevisi önderliğinde bu ezoterik/senkretik inanışı hakim kılmaya uğraşmaları iç barış açısından en önemli tehlikeydi.

Genellikle FETÖ gibi kült örgütlerde "hakikatin tüketilmesi" ya da hakikatin tek tipleştirilerek bu hakikatin sadece örgütün söyledikleriyle özdeşleştirmesinin İslam düşünce geleneğinden kopuşu belgelediği kanaatini izhar eden Şen, "İlahi kitapların bile sürekli yorumlandığı günümüzde ezoterik (Batıni) oluşumların hakikate hizmet duygusu, lideri kutsamaya ve her şeyden önce hakikat tekelciliğine yol açar. Sosyal bunalım dönemlerinde karşılaştığımız Mehdici/Mesihçi anlayışın sürekli diri tutularak kült kişiliğin Mehdi yerine ikamesi, FGH'de sık gördüğümüz bir olgudur" diyor. Kitabında FETÖ'nün sosyolojisini yaparken Şerif Mardin'in teorik perspektifini kullanan Ercan Şen, 15 Temmuz gecesinin gazilerinden biri ve sosyal bilimci olarak 15 Temmuz'u hazırlayan ve meydana getiren koşulları, olayları ve aktörleri bihakkın bilebilmek için yapılması gerekenlerin ne olabileceğini de gösteriyor: Olguların tarihinin, yaşadığımız yıllara sari olduğunun bilinmesi ve sosyal bilimlerin bu alandaki görevlerini tam anlamıyla yapmaları.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder