22 Eylül 2024 Pazar

Dirimsel asabiyet ve modern ilkellik

 Ortaya attığı ilm-i umran deyişiyle ve Kitab'ul İmer adlı eserine bir başlangıç olarak yazdığı Mukaddime ile modern zamanlardaki sosyoloji, kültür teorisi gibi birçok beşerî bilime öncülük ettiğini söyleyebileceğimiz İbn Haldun'un belki de hâlâ tartışılan en önemli kavramlaştırması asabiyettir. İbn Haldun'un tarihe farklı bir pencereden baktığını, ona toplumların başına gelen olayları nakletmekten öte bir değer verdiği bilinir. O bu olayların oluşmasındaki sebep-sonuç ilişkilerini bir şekilde ortaya çıkararak sebeplerle ilgili teoriler kurmaya çalışmıştır. Asabiyet kavramı bu sebeplerden en önemlisidir ona göre.

Toynbee'nin "İbn Haldun öyle bir tarih felsefesi tasarlamış ve ortaya koymuştur ki bugüne kadar hiçbir yetenek, hiçbir dönemde, hiçbir ülkede böylesine büyük bir yapıt yaratamamıştır" sözleriyle andığı İbn Haldun'un kendi nazariyelerini açıklarken en sık kullandığı kavramlardan biri olan "değişim"i çalışmasının odak kavramlarından biri seçen Mehmet Sabri Genç, 'Medeniyet'in Ontolojisi' başlıklı çalışmasında İbn Haldun'un nazariyeleriyle John Searle'ün nazariyelerini toplumsal ontolojik düzeyde mukayese ederek yaşadığımız çağın hükmünü analiz etmeye çalışıyor. Bu mukayesede İbn Haldun İslam medeniyeti cenahında yer alırken John Searle'ün de çağdaş küresel medeniyeti temsil ettiği söylenebilir. İbn Haldun'un asabiyet teorisini yeni bir kavramsallaştırmayla yeniden yorumlayarak Searle'ün kitlesel yönelmişlik teorisi aracılığıyla "çağın hükmü"nü belirlemeye çalışmasını analiz eden Mustafa Sabri Genç, asabiyetin, yani bir anlamda toplumun canının yok edildiği toplumsal bir ontolojide onun yerine hangi faktörlerin geçebileceğini, doğurduğu sorunları ve çözümleri de irdelemeye çalışıyor.

Kitlesel yönelmişlik

İki ana bölüme ayrılan kitapta ilk bölümde İbn Haldun'un asabiyet teorisi ve bu teorinin hem oluşumuna katkı yapan hem de onun oluşturduğu diğer ikincil kavramları ve konuları İbn Haldun'un değerlendirdiği teorik zeminde yeniden ele alarak yorumluyor. Bu bölümde Sabri Genç, asabiyet kavramından çalışmasının bağlamında anlaşılması gerekeni irdelerken ayrıca İbn Haldun'un asabiyetle ilgili tavırlar teorisi gibi düşüncelerine ve iktisadi görüşlerine yeni yorumlar ekliyor. Kitabının ikinci bölümünde Searle'ün düşüncelerinin temelini oluşturan Franz Brentano'nun felsefi anlayışı, kavramı ve yönelmişlik teorisi aracılığıyla Searle'e ait felsefi anlayışı ve kitlesel yönelmişlik teorisini ele alan Genç, onun düşüncelerini İbn Haldun'un düşünceleriyle yakınlaştıran bir strateji izleyerek değerlendiriyor.

Kitabının ana bölümlerinden ayırt edebileceğimiz sonuç bölümünde ise hem İbn Haldun'un hem John Searle'ün düşüncelerini yeniden yorumlayarak ulaştığı kavramlar aracılığıyla çağdaş küresel medeniyetin ontolojisinin nirengi noktalarının bir haritasını çıkamaya çalışan Genç'in kitabının bütünselliği çerçevesinde iki ana çatı kavrama daha ulaştığını görüyoruz: Dirimsel asabiyet ve modern ilkellik.

İbn Haldun'un teorileri ve modern analitik zihin felsefesinin beyanatlarını kullanarak çağdaş küresel medeniyeti eleştiren Genç, İbn Haldun'un teorilerinin onun bıraktığı yerden ele alınması, güncellenmesi ve yorumlanması çabasını güdüyor. Çalışmasını temelde merhum Teoman Duralı başta olmak üzere diğer filozoflarımızın kavramsal çerçeveleri üzerine oturtan Genç'in hedeflediği de açık: Ortak bir felsefi kültür ve düşünce alanı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder