21 Eylül 2017 Perşembe

Estetikten yoksun şehir

Büyükşehir Belediyesi, Konya’nın tarihi çarşılarının bulunduğu bölgede 2010’lu yıllarda devasa bir projeye imza atmıştı.
2010’lu yıllarda gerçekleştirilen Tarihi Bedesten restorasyonu esnasında ilgili firma bin 687 işyerinde restorasyon çalışması yaparak bölgeyi tarihi dokusuna kavuşturmaya çalışmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılımıyla yapılan açılış töreninde Başkan Tahir Akyürek, Tarihi Bedesten’deki restorasyon çalışmalarına 92 milyon lira harcadıklarını ifade etmişti.
Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’de proje ve fikri takibi kuvvetli belediyelerden biri olduğunu biliyoruz.
1995’te dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Halil Ürün, ODTÜ Sosyoloji’de okuduğu dönemden beri tanıdığımız, bildiğimiz bir ismi, merhum Sadreddin Yüksel Hocaefendi’nin oğlu Müfid Yüksel’i Konya’ya davet etmiş, başta Çıkrıkçılar içi olmak üzere tarihi bedesten bölgesinde ne tür bir iyileştirme, sağlıklaştırma yapılabileceği hususunda Yüksel’in konuyu sosyolojik ve estetik boyutlarıyla irdelemesini istemişti.
Anlayacağınız bir fikir, bir nüve olarak Halil Ürün’ün zihninde olan konuyu hayata geçiren Tahir Başkan olmuştu.
1995’te Bedesten’de yaptığı incelemeler esnasında Müfit Yüksel’le birlikte bölgeyi adım adım gezmiştim.
Bulgur Tekke Camii’nde bir restorasyon gerçekleştirildiğini görmüştük o ikindin.
Müfit, dış cephede gördüğü patlıcan moru çinilere hayran kalıp camiyi gezmek istemiş, iç mekana girdiğinde de o dönemki cami imamıyla tartışmışlardı.
Müfit’in aktarımına göre boyama gerekçesiyle güzelim çinilerin üstü yağlıboyayla kapatılıyordu.
Gerçi bu öteden beri bildiğimiz, canımızı yakan kadir bilmezliğin yeni bir tezahürüydü.
Can sıkıntısıyla ayrılmıştık bölgeden.
Önceki gün, yine bir işim oldu, Bedesten civarına yolum düştü; gelmişken çocukluğumun sokaklarını yeniden dolanayım dedim.
Bizim Larende diye bildiğimiz, ama asıl ismi Sahibiata Caddesi olan caddeden Demirciler içine doğru saptım.
1980’lerde bu sokaklardaki bütün esnaf sobacıydı, ne ara tekstilci, tuhafiyeci, manifaturacı oldu ki bunlar diye de düşünerek, Demirci Camii’nin önünden geçtim ve sağa, Aziziye Camii’ne doğru yönümü çevirdim.
Bulgurtekke Camii’ni görmekti asıl amacım.
Ama aşağıdaki fotoğraflara yansıyan çirkinlikleri görünce durup kaldım.
Adım atasım gelmedi daha.
Şimdi bu “estetik bir görüntü” mü? Şehir Estetiği’ne onca para harcıyoruz, onca proje yapıyoruz, ama yine de bu tür ‘çirkin’ görüntülerin oluşmasının önüne geçemiyoruz.
Selçuklu dönemi camisinin girişine o estetik dışı elektrik lambasını yerleştiriyor, duvarından o acayib-ül garaip hortumu sarkıtıyoruz.
Bize ne demeli bilmem?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder