1 Eylül 2017 Cuma

Yaratan-yaratılan ilişkisinde “bir ve çok”

Antik Yunan’dan günümüze, Deleuze ve Badiou’ya kadar felsefe tarihinin en temel tartışma konularından biri sayılabilir “bir ve çok” meselesi. Varlık-oluş, gayrı maddi-maddi, tümel-tikel, cevher-araz, akledilir-duyulur, ruh-beden, mahiyet-varlık, zorunlu-mümkün, gerçeklik-görünüş, mutlak-göreli, durağan-hareketli, mükemmel-eksik, aydınlık-karanlık, tanrı-alem vb. kavramsal çiftler halinde de ortaya çıkar “bir ve çok”.
Antik felsefi birikimin 8. yüzyılın ortalarından itibaren yapılmaya başlayan tercümeler yoluyla sistematik bir biçimde İslam dünyasına aktarılması ve ardından yapılmaya başlayan yorum ve üretilen özgün çalışmalarla İslami kültür dairesine eklemlenmesi, felsefedeki bu en temel kavramsal ikili karşıtlık olarak görülebilecek problemin ilk defa ‘yaratıcı’ tanrı tasavvurunun hakim olduğu bir kültürel coğrafyada tartışılmasına imkan verir.
Farabi ile İbn Sina arasındaki dönemde yer alan ve verdikleri eserlerle bu iki ismin kavramsal dakiklik ve kapsayıcı mahiyetlerine ulaşamamış olsalar da en azından meselelerin sarih bir zeminde tartışılmasına ve felsefi düşüncenin kavramsal gelişimine yaptıkları büyük katkılarla önemli birçok filozoftan biridir Amiri. Yeni Eflatuncu felsefeden büyük etkiler taşıyan el-Fusul fi’l -me’alimi’l ilahiyye’sinde “bir ve çok” arasındaki felsefi ilişkiyi, dini kavramları göz ardı etmeden irdeleyen Amiri’nin “bir ve çok” ilişkisine, dini-kelami deyişle Tanrı-alem ilişkisine bakışını onun yeni keşfedilmiş bir metni üzerinden inceliyor M. Cüneyt Kaya.
El-Mecalisü’s-seb’beyne’ş Şeyh ve’l Amiri adlı bu metnin 980-985 tarihleri arasında Buhara’da görüşmüş olmaları muhtemel İbn Sina ile Amiri arasındaki felsefi tartışmanın bir kaydından ibaret olduğunu kaydeden Kaya, metnin hem bu görüşmeye ilişkin tarihi bir kanıt olma niteliği taşıyabileceğini hem de Amiri’nin felsefesini daha iyi anlamak ve yorumlamak için yeni bir kaynak olduğunu vurguluyor.
Ragıp Paşa Kütüphanesi’ne kayıtlı bir mecmua içinde yer alan Mecalis’in şimdiye dek başka bir nüshasına rastlayamadığını belirten Kaya, yedi oturum ve 41 soru/yorum ile cevaptan oluşan Mecalis’in İbn Sina ile Amiri arasındaki gerçek bir felsefi tartışmanın hayata geçirilmiş hali olmadığı, kurgusal bir nitelik taşıdığı şüphesinin tamamen ortadan kaldırılmasının güç olduğunu tasrih ederek metin içinde rastlanan bazı bölüm ve ifadelerin Mecalis’in kurgusal bir metin olduğu iddiasını zayıflattığını ifade ediyor.
Metnin aidiyeti hakkındaki sorunlara değindikten sonra metnin neşri, tercümesi ve bir bütün olarak tahlilini gerçekleştiren Cüneyt Kaya, Amiri’nin metafizik bahislerdeki görüşlerini tespit için son derece önemli olan el-Fusul fi’l -me’alimi’l ilahiye adlı eserin tercümesini de kitaba ekliyor. Müslüman filozofların ve İslami kültür dairesi içindeki felsefi çabaların cılız olduğunu, onların Antik Yunan felsefesi ile Batı felsefesi arasında sadece bir postacı rolü oynadığını iddia edenlere karşı, bu felsefi girişimlere bir bütün olarak bakıldığında, ele alınan konuların ve bu konulara getirilen çözüm yollarının ve yorumların hem bu iddia sahiplerini yalanladığını, hem de günümüzdeki birçok düşünce sorunuyla yakın ilgisini görebiliyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder