24 Ocak 2018 Çarşamba

Yaşamak mı zor, Çince mi?



Soru zorlu mu? Öyle. Bir Çinli olarak dünyaya gelseydim yaşamanın Çince konuşmaktan daha zor olduğunu söylerdim. Oysa bir Türk olarak dünyaya gelmişim ve "Yaşamak mı zor Çince mi" sorusunu zorlu buluyorum. Şundan: Yaşamak bizim bir seçimimiz değil. Vehbi. Bize verilmiş bir süreyi doldurmakla mükellefiz. Başlama (birthline) ve bitiş çizgisi (deadline) bize bildirilmemiş bu süreyi nasıl kullanacağımız, onu nelerle nasıl dolduracağımız bize bırakılmış elbette. Ama belli şartlarla bize bırakılmış. Doğduğumuz ülkeyi, aileyi, konuşacağımız dili gerçek anlamda seçmeye yazgılı kılınmamışız. "Vahim olan vuku bulmuştur" diyen Hölderlin'e uyup bu vehametin tam ortasında ondan haberdar edildiğimizi de söyleyecek değilim. Yaşamak, ne kadar zorlanırsak zorlanalım, her zaman, evet her zaman yabancı bir dili öğrenmek ya da konuşmaktan, bu dil ister Çince, ister İngilizce olsun, hep daha kolay kılınmış. Nefes alıp verdiğin an yaşadığına hükmediliyor neticede. 'Nefes alıp vermenin yettiği bir hayatı' yeterli görenlerden olmayanlar için bu kolaylığın bir kolaylık sayılmaması gerektiği de besbelli. Nerede nasıl hangi amaçla, neyi umut edip gözeterek o nefesi alıp verdiğini umursayanlar; hakiki, kayda değer bir hayat sürmeyi önemseyenler yani; işte onlar, "Keşke sorumlu olacağımız şey sadece Çince konuşabilmek olsaydı" diyenlerdir!
(Cins, 28, Ocak 2018)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder