6 Şubat 2018 Salı

Abid Çelebi Hamamı

Abid Çelebi Hamamı

Önce Konya Müze Müdürü Yuıuf Benli'ye dayanarak Yusufağa Hamamı dedik, sonra Feridun Nafiz Uzluk'un çektiği fotoğrafa ve dönemin Konyalılarının kullanımlarına uygun olarak Türbe Hamamı.
Aslına bakarsanız Türbe Hamamı deyişi Yusufağa Hamamı deyişinden daha yeğdi. Zaten geçen haftaki yazımızda bu deyişi tercih etmiştik.
Tramvay hattı yapılırken külhanı ortaya çıkarılan Abit Çelebi Hamamı'ndan bahsediyoruz elbette.
Ama önce biraz bilgi vermeli Konya'da bulunan tarihi hamamlar ve Abit Çelebi ile ilgili.
Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün 1950'li yıllarda İstanbul'da bulunan Gayrımenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'na verdiği bilgiye göre, Şeriyye Sicilleri'nde kaydı geçecek biçimde, Konya'da Sultan Hamamı, Sungur Hamamı, Müstevfi Hamamı, Şadibey Hamamı, Ahi Murat Hamamı, Şeyf Vefa Hamamı, Macar Süleyman ya da namı diğer Kürkçü Hamamı, Silahdar Mustafa Paşa Hamamı, Ahmet Efendi Hamamı, İbrahim İbn Karaman Hamamı, Burhaneddin Hamamı, Abit Çelebi Hamamı ya da Türbe-Şifa Hamamı, Meram Hamamı bulunmaktadır.
Aynı yazıda bize Abit Çelebi'nin kim olduğunu da hatırlatmaktadır Vakıflar: Abit Çelebi Sultan Veled'in oğludur. Yani Mevlana'nın ilk kuşak torunudur. Hicri 682 yılında doğmuş, Muharrem 739'da vefat etmiştir. Mevlevi tarikatının dördüncü postnişinidir. Ahmed Eflaki'ye ait Menakıbul Arifin adlı ünlü eserin 9. bölümü tamamen Abit Çelebi'nin menkıbe ve kerametlerine ayrılmıştır.
1-061.jpg
2-056.jpg

Hakkında Sevakıp'da ve Menakıbül Arifin'de yazılanlardan öğrendiğimiz kadarıyla mürüvvet sahibi, iyi huylu bir kimsedir. Abisi Ulu Arif Çelebi gibi Mevleviliği yaymak üzere muhtelif seyahatlerde bulunmuş, İran ve Irak taraflarına gitmiştir.
Hamam karar defterine göre Rumi takvimle 13 Mart 1328'de iki seneliği 400 liraya kiraya da verilmiştir. Yine Anıtlar Kurulu'nun raporuna göre hamam yıkılmadan önce de işletilmekte ve içinde Konya'nın klasik sanatlarından döğme keçecilik gerçekleştirilmekteydi.
Bu hamamın işler halde olmasına karşın nasıl yıkıldığı konusunun iç acıtıcı bir mesele olduğunu da ayrıca ifade edeyim. Bu konuyu daha detaylı olarak önümüzdeki günler yazacağım.
Şimdilik şu fotoğrafa bakıp kendi kendimize hayıflanmakla yetinelim.


Kaynak: Konya Pusula Gazetesi, 26 Mart 2015

Bir fotoğraf vesilesiyle

Fotoğraf sanatçısı sevgili Ahmet Kuş, İbrahim Dıvarcı ve Feyzi Şimşek'in ortaklaşa işlettikleri Mevlana Caddesi üzerinde küçük dükkan kültürle iştigal edenlerin ana uğrak mekanlarından.
Konya kültürüne emek veren birçok insanı orada keyifli bir sohbet içinde bulmanız ve bu sohbetlerden birine bilginiz ve görgünüz dahilinde dahil olmanız mümkün.
Sıcak çay eşliğinde gerçekleştirilen bu samimi sohbetlerin en önemli katığı elbette Konya tarihi.
Yusufağa Hamamı ile ilgili yaptığımız haber ve yazdığımız yazıyı okuyan Ahmet Kuş, o türbenin bir fotoğrafının kendi arşivinde bulunduğunu belirtince gerçekten sevindim.
Feridun Nafiz Uzluk'un arşivinden olduğu belli fotoğrafın 1950'li yıllarda çekilmiş olmasını önce garipsedik.
Mevlana Caddesi ile Aslanlıkışla Caddesi'ni birbirine bağlayan yolun açılma tarihini bilmediğimizdendi bu şaşkınlık bir yerde.
Mevlana Türbesi'nin batısında yer alan bölgenin fotoğraflarında bu yolun 1950'lerin sonuna dek görünmediğini hatırlatanlar yaptığımız kısa süreli bir araştırmayla haklı çıktı.
Belediye yetkililerinden aldığımız bilgiye göre, yolun açılması 1923 tarihli Nazım İmar Planı'yla kararlaştırılmış, ancak yolun açılması 1955'i, yani Demokrat Parti iktidarını beklemişti.
1950li-yillarda-turbe-hamami-(f.-n.-uzluk).jpg
Konya şehir tarihini oluşturan önemli binaların sadece CHP döneminde değil, DP döneminde de yıkıldığını bilmiyor değildik elbette.
Hemen her iktidarın şehri bayındırlaşma, modernleştirme adı altında göz diktiklerinin ecdat yadigarı binalar, eşine az rastlanır mimari eserler olmasına hiç şaşırmadık Konya'nın tarihi mirasının yok edilmesinde her türlü siyasal görüşten kamu yetkilileri kadar Konya halkı da sorumlu.
Bu açık ve net!
"Tarihi kadar görkemli bir geleceğe sahip" olmasını umut ettiğimiz şehrin tarihine gösterdiğimiz saygı ne ki, o görkemli geleceğe uzanmak için cür'et etme yeterliliğini gösterelim?
Tarihine ve o tarihi şimdide tecessüm ettiren nadide mimari eserlere sahip çıkamayan bir topluluğun inşa etmesini umduğumuz gelecek ne kadar kendine özgü, yani bu şehre özgü olabilir?
Soru bu, can alıcı bir soru.
Bu soruya verilebilecek benim içten bir cevabım yok, işte böyle sızlanmaktan başka...


Kaynak: Konya Pusula Gazetesi, 19 Mart 2015

Abid Çelebi Hamamı Nasıl yıkıldı?
Uzunca bir süredir Abit Çelebi Hamamı ile ilgili yazılar yazdık. Bu konularda birçok tepki de aldık elbette. Olumlu olumsuz bu tepkilere aldırmadan söz verdiğimiz üzere o hamamın dönemin Konya Belediyesi tarafından nasıl allem edilip kallem edilip yıkıldığını da yazacağız.
Gayrımenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu belgelerinden edindiğimiz bilgilere göre, Konya Belediyesi 1953'te Konya Hükümet Konağı'ndan Mevlana Türbesi'ne doğru açılacak yol (bu yolun açılışı öncesi Mevlana Türbesi etrafıyla ilgili fotoğraflar da elimizde mevcut. Onları kısmet olursa önümüzdeki günlerde yayınlayacağız) dolayısıyla Abit Çelebi Hamamı'nın durumu kurulca incelenir. Milli Eğitim Vekaleti'nin uhdesinde bulunan hamam dolayısıyla vekaletten ilgili evrakı isteyen kurul hamamın muhafazasına ekseriyetle karar verir. Kurulun bu kararının tam sayı ve numarasını da yazalım ki kafalar karışmasın: 14 Ağustos 1953 tarih ve 175 sayılı karar.
Fakat hamam belediye tarafından 1956 yılında yıktırılmıştır. Peki ama nasıl? Bu konuda da Gayrımenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu belgelerinden epey detaylı bilgi edinmek mümkün. Şöyle ki, 19 Ağustos 1955 yılında belediye başkanı İbrahim Aşcıgil imzalı ve 23 ;Haziran 1955 tarihli bir talep yazısında belediye hamamın yıktırılmasını ister, çeşi,tli gerekçeler de ileri sürer. Kurul ise bu gerekçeleri "ikna edici bir mahiyette" görmez. Şu satırlar aynen kurul kararından: "Zira mimari bakımmdan binanın eskiliğini gösteren hususiyetler yanında Vakıf kayıtları da bu ciheti teyit etmektedir... Dış görünüşü bakımından Hamam'ın bir harabişyet manzarası arzetmesi ise yapılacak bir restorasyon ameliyesinden sonra tamamile bertaraf edilebileceği cihetle yıkılmasına cevaz verecek bir sebep teşkil edemez."
Ve kurulun can acıtan sözleri şöyledir: "Tarihi eserlerinin pek çoğunu kaybetmiş bulunan Konya gibi bir medeniyet merkezinin zamanımızda hem de kendi elimizle zayiat vermesine cevaz veremeyeceğimizi ve bu hususta Konya münevverlerinin herkesten daha fazla hassas davranmaları lüzumu üzerind edurularak, muhafazasına ittifakla karar verildi."
Ama biliyoruz ki belediye hamamı muhafaza etmek şöyle dursun, 1956'da yıktırdı. Bu konuda belediye başkanı hakkında soruşturma açıldı. Ancak Konya Vilayeti İdare Heyeti men-i muhakeme kararı vererek tarihimizin yok edilmesine yol açanların cezalandırılmasına engel oldu.
Peki kurulun ümit bağladığı Konya münevverleri bu konuda neler yapmıştı? Soru bu. O münevver sayılanlar bugün neler yapıyorsa o gün de aynısını yapıyorlardı. Yani kısm-ı ekserisi ile kulaklarının üstüne yatmaktan başkaca bir şey yapmıyorlardı. Bu konuya devam edeceğiz.
foto-1-abid-celebi-hamami-(arkada-balikcilarin-konagi-ve-sagda-sadirvanin-kenari).jpg
Abid Çelebi Hamamı. Arkaplanda şu anda  yerinde Balıkçılar Oteli'nin bulunduğu Balıkçılar Konağı görülüyor.
foto-2-abid-celebi-hamami-(muvakkithane-tarafindaki-girisi).jpg
Abid Çelebi Hamamı'nın Muvakkithane tarafından girişi.


Gayrımenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun "muhafazası"nı istemesine rağmen belediye tarafından yıktırılan Abit Çelebi Hamamı'nın nasıl yıkıldığı ibretamiz bir örnektir, Konya'nın tarihi dokusunun tahribi konusunda.
O yüzden mümkün olduğunca detaylıca yazmamız gerekecek bu yıkım sürecini, çünkü 1950 ila 1961 tarihleri arasında, yani Demokrat Parti iktidarı ile 27 Mayıs darbesi esnasında yönetici sınıfın tarihi doku ve eski eserlere dair benzer bir garezi yansıttıklarını göreceğiz.
Gayrımenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun  elimizdeki evraklarıından edindiğimiz bilgilere göre, Abit Çelebi Hamamı'nın muhafazasını öngören kararı 1953 tarihinde MilliEğitim Bakanlığı'na bildirmiş, bakanlık da keyfiyeti Konya Valiliği'ne bildirmekle kalmamış ve ayrıca hamamın restorasyonu için Başbakanlığa da talepte bulunmuştur. Bakanlık sadece bunlarla yetinmemiş, ayrıca hamamın açılacak (Konya Vilayet binasından Türbe'ye giden yol) üzerindeki durumunu tetkik için dünyaca ünlü mimar Bonatz'ı Konya'ya göndermiş, bu mimar da hamamın tarihi ve mimari değerini yerinde tespit ederek hamamın yolun açılmasınmı etkilemeyeceğine dair bir rapor tanzim etmiştir.
Buna karşın Belediye Başkanı ve (de!) Yüksek İnşaat Mühendisi İbrahim Aşçıgil kurulun kararına itiraz ederek hamamı Vakıflar'dan istimlak yoluyla belediyeye mal etmek üzere harekete geçince Milli Eğitim Bakanlığı devreye girerek yıkılmasına meydan vermemek üzere Konya'yı bilgilendirmiştir.
Bütün bunlara rağmen Konya Belediyesi tarihsiz ve 4048 sayılı yazıyla görev ve sornmluluklarının sınırlarını aşarak binanın tarihi ve mimari hiçbir özellik taşımadığını iddia edip mail-i indiham tehlikesi arz etmesi dolayısıyla binayı yıkma azim ve kararlılığında olduğunu bildirmesi üzerine kurul Konya'da tetkiklerde bulunmuş; binanın mail-i indiham şöyle dursun, aktif şekilde hamam olarak çalışmakta olduğunu ve hatta içinde Konya'nın geleneksele el sanatlarından olan döğme keçeciliğin de icra edildiğini tespit etmiştir. Kurul bu tespitlerini de 19 Ağustos 1955 tarih ve 426 sayılı kararla açıklamıştır.
Ancak bu belediye! Üstelik bir Konya belediyesi! Hiç durur mu? Bütün ikaz ve aleyhine alınan kararlara rağmen, kasıtla binayı yıkma kararını uygulamak için hamamı Vakıflar'dan istimlak etmiş, hamamı işleten müstecire de yol vermiştir. Niye? Çünkü, bina, Vakıflar bünyesinde oldukça ve içinde işletmeci bulundukça öne sürdükleri "mail-i indiham" tezviratının iler tutar bir yanı olmayacaktır!
Yerimiz kalmadı. Bu hikayeyi anlatmayı sürdüreceğiz. Ancak şuna işaret edelim ki inşaat mühendisi belediye başkanları Konya benzeri zengin tarihi bir mirasa sahip bir şehirde züccaciye mağazasına girmiş fil gibi o tarihi dokuyu paramparça etmenin sebebi olmaktan öteye maalesef pek geçememişler. Bugüne dek rastladığımız tüm örnekler -sözgelimi Karatay'ın peşisıra yakılıp yıkılan güzelim sivil mimari örnekleri- bu tezimizi maalesef doğrulamaktadır.
foto2-vakfiye-(1).jpg
Hamamın Vakfiyesi

foto2-vakfiye-(2).jpg
Hamamın içinden 1955 tarihli görüntüler


Kaynak: Konya Pusula gazetesi, 6-7 Nisan 2005

Yıkıldıktan sonra tescil edilen hamam
Ünlü Türk arkeologu Remzi Oğuz Arık'ın "tam bir azgınlık" olarak gördüğü tarihi eser tahribi konusunda birçok sözel ifade gezinir. Genelde hep Cumhuriyet'in ilk yılları suçlanır bu konuda. Ama 1950 ila 1960 arasında da Cumhuriyet'in ilk yıllarını aratmayacak denli Konya'nın tarihi dokusuna zarar verildiği unutulur.
Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Halit Çal'ın yazdığı bir makaleden edindiğimiz bilgilere göre Cumhuriyet'in kuruluşundan 1970'lere kadar tüm Türkiye'de tahrip edilen tarihi eserlerin dökümü aşağıdaki gibidir: 1922 yılında 1 mektep -yıkım-, 1923 yılında iki hamam -yıkım-1930'da 1 hamam -yıkım-, 1932'de 2 hamam -yıkım-, 1934'de 1medrese -yıkım-, 1937'de 2 cami, 1 saray tiyatrosu, 1 saray ahırı-yıkım-, 1938'de 1 cami ihata duvarı -tahrip-, 1940'da 2 cami, 1 medrese -yıkım-, 1941'de 2 cami -yıkım-, 1 cami -tahribat-, 1942'de 1 cami -yıkım-, 1943'de 1 mescit yıkım-, 1944'de 1 cami, 1 hamam -yıkım-, 1948'de 1 saray -tahrip-, 1949'da 1 mescit -yıkım-, 1950'de 2 cami -yıkım, 1953'de 1 cami, 1 külliye -tahrip-, 1956'da 5 cami, 5 mescit, 3 türbe, 2 kabir, 1 kışla, 1 çarşı, 2 zaviye, 2 sebil, 2 dergâh, 1 çeşme -yıkım-, 1957'de 5 mescit, 3 cami, 1 cami haziresi, 1 cami meşrutası, 5 çeşme, 2 sebil, 1 su terazisi, 1 karakol, 3 hamam, 2 medrese, 1 medrese haziresi, 1 tekke, 2 mezar, 1 kütüphane, 1 mektep. 1 mektep haznesi, 1 Uman, 1 hazire -yıkım-, 1 cami, 1 sebil, 1 kütüphane, 2 han, 1 idari yapı -tahrip-, 1958'de 5 cami, 1 türbe, 1 mescit, 1 mektep, 1 kışla -yıkım-, 1 cami, 1 sur, 1 sebil, -tahrip-, 1959'da 1 cami -tahrip-, 1960'da 1 cami -tahrip-, 1962'de 1 han -yıkım-, 1964'de 1 türbe -tahrip-, 1965'de 1 çeşme -tahrip, 1968'de 1 mescit, 1 han -yıkım-
Yine Çal'ın aynı makalesinden edindiğimiz bilgilere göre Konya'da 1950 ila 1961 arası yıkılan ya da tahrip edilen tarihi eserler de vardır.
Sözgelimi, Beyşehir İlköğretim Müdürlüğü'nün 23.12.1961 gün ve 470/ 84 sayılı Konya Valiliği'ne yazdığı yazıya göre Beyşehir Çarşı Camisinin mail-i inhidam durumda olduğu için Nafia fen me­murunun verdiği rapor üzerine kitabesi muhafaza edilerek yıkıldığı, Şeyh Cemaleddin Türbesi'nin ise Müftü Hasan Kaya nezaretinde Beledi­yece yıktırıldığı, ancak yıkımın kimin emriyle yapıldığının anlaşılamadığı belirtilmiştir.
Sahip Ata Hanigahı'nın girişi de Gayrimenkul Eski Eserler ve AnıtlarYüksek Kurulu'nun 25.11.1961 gün ve 1504 sayılı kararına göre belediyece kasten yıkılmıştır.
Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün 23.8.1962 gün ve 2943 sayılı Konya
Valiliği'ne yazdığı yazıya göreyse Ereğli Cağalazâde Bedesteni'nin içine belediyenin betonarme çarşı yapması üzerine Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun 29.7.1962 gün ve 1988 sayılı kararıyla soruşturma açılması istenilmiştir. 1956'da Abit Çelebi Hamamı Konya Belediyesi'nce yıktırılmıştır. 1957'de de Selimiye imareti belediyenin gadrine uğramış ve yıktırılmıştır.
1950 yılında da Akşehir İmaret Camisi'nin taş cephesi sıvanıp süslenirken Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü devreye girip, bunun derhal durdurulmasını istemiştir.
Yıkımlar üstüne açılan soruşturmalara verilen cevaplar ise gayet ilginçtir. Bu konuda açılan soruşturmalara "... eserin etrafında çevre düzenlemesi yaparken eserin aniden yıkılıverdiği veya caminin gece üç sularında büyük bir gürültü ile birdenbire yıkılıverdiği" gibi cevaplar verilmektedir.
Ama en ilginç durum Abit Çelebi Hamamı ile Selimiye İmareti'nin yıktırılması dolayısıyla oluşan durumdur.
16 Aralık 1958'de Maarif Vekili Celal Yardımcı hükümetin Dahiliye Vekili'ne "Konya merkezinde Selçuk devri eserlerinden olan Abit Çelebi Hamamı, meydanı daraltıyor mülahazasiyle 1956 yılında Belediyece yıktırılmıştır. Konya merkezinde Osmanlı devri eserlerinden olan Selimiye imareti, yine aynı mülahaza ile 1957 yılında Belediyece yıktırılmış bulunmaktadır... Bu durumun önlenmesi için Asârıatika Nizamnamesinin 8. ve Türk Ceza Kanununun 516. maddelerine göre suçlu görülen Belediye Reisleri hakkında takibat yapılmış ise de umumiyetle bunlar hakkında Vilâyet İdare Heyetlerinden meni muhakeme kararı alınmış ve 5805 sayılı kanunla müteşekkil Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunca ittihaz edilen kararlar infaz edilememiştir. Eski eserlerimiz bakımından endişe verici bir hal olduğunda şüphe bulunmayan bu durumun önlenmesi için Yüksek Makamınızca Valiliklerle Belediye Reisliklerine birer tamim yapmasmın lüzumlu ve faydalı olacağı kanaatindeyim."
Görüldüğü gibi Konya Valiliği İdare Heyeti, suçlu belediye reisi hakkında verdiği meni muhakeme kararıyla eski eserlerin tahribini hoş görmüştür. Koskoca Maarif Bakanı bile durumu İçişleri Bakanı'na şikayet etme gereği duymuştur.
Abit Çelebi Hamamı ile ilgili araştırmalarımızı sürdürürken trajikomik bir durumla da karşılaştık. Hamam hakkında 14 Ağustos 1953 tarih ve 175 sayılı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunca korunması gerekli tarihi ve arkeolojik eser kararının 7 Nisan 1976 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Kültür Bakanlığı'na ait bir kararla onaylandığını tespit ettik. Yani hamamın tarihi eser olduğunun farkına bakanlık 20 sene sonra varmış. Tabii hamamın yıktırılmasının üstünden de tam 20 sene geçmiş.
Böyle olur Türkiye'de tarihi eser koruması deyip geçelim mi sahiden?


Kaynak: Konya Pusula gazetesi, 30 Mart 2015.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder