30 Ekim 2018 Salı

Muallim-i Evvel'in Metafizik'i


En gözde tilmiz ve öğrencilerinden biri olduğu hocası Platon'la birlikte antik çağın iki önemli dehasından biri kabul edilir Aristoteles. Organon adlı eseriyle mantık biliminin, Poetika ile şiir sanatının, Retorik ile ikna etme tarzlarının temel ilkelerini vaz eden Aristoteles'i gerek İslami Doğu gerekse Hıristiyani Batı'da düşünce dünyasının vazgeçilmezi kılan ise Metafizik adlı eseridir. Eğer felsefenin gerçek anlamda kurucusunun,  yani bekçisi ve babasının Platon olduğu doğruysa, Aristoteles de bilimin kurucu öncüsü, onun bekçisi ve babasıdır. Platon'un öğretisini "kendisi bir din olmaksızın dine en yakın olan felsefe" olarak niteleyen Etienne Gilson'a uyarak Aristoteles'in öğretisini de "kendisi bir bilim olmaksızın bilime en yakın olan felsefe" olarak adlandırmak mümkündür. Belki de Platon-Aristoteles ikilisinin birlikte düşünülmesiyle birlikte "felsefe-bilim"in de mümkün olduğu söylenmelidir.
Milattan önce birinci yüzyılda Rodoslu Andronikos adlı bir takipçisinin, Aristoteles'in öğrencilerine verdiği dersleri belli bir tertiple bir araya getirerek oluşturduğu külliyatta doğa bilgisi derslerinden sonra gelen on dört kitabına Yunanca "Meta ta phusika" demesi dolayısıyla Metafizik ismi verilen bu metinler toplamı "ilk felsefe"yi soruşturur hep. Platon'un Diyaloglar'ı gibi kamuya açık, edebi eserlere nazaran akromatik, öğrencilere, bağlılara, tilmizlere yönelik bir metin olan ve bu niteliğiyle edebi bakımdan değil de kavramsal bakımdan düşünülmeyi gerektiren Metafizik, -öğrenci notlarından ve Aristoteles'in dersler sonrası oluşturduğu metinlerden bir araya getirildiği için belki- tamamen işlenmemiş, müphem bırakılmış, ya da yarım kalmış kısımlar da içerir. Bu ön dört kitabın kendi içindeki sıralanış biçimi de üzerinde durulmayı hak eden bir öneme sahiptir. Günümüzdeki doktora tezlerinin biçimlenişine kadar uzanan bir sıralama hakimdir esere.  Ele alacağı konunun belirtilmesi, bu konuda önceki görüşlerin özetlenmesi, kaynak eleştirisi ve tezde peşi sürülecek görüşün tebellür etmesi bu sıralamanın ana çatısıdır.
Eserinde "varlığın bilimi"ni soruşturur Aristoteles ve bu bilim için aralarında herhangi bir ayrım yapmaksızın bilgelik, felsefe, ilk felsefe, ontoloji, teoloji deyimlerini kullanır. Görülebilen, dokunulabilen doğanın gerisinde bir de görünmeyen ve dokunulamayan bir doğa da vardır Aristoteles'e göre. İşte "ilk felsefe" ya da daha sonraki adıyla metafizik bu sonraki doğayla ilgilenir ve nihai nedeni bulgulamaya çalışır. Yine de bu bilime ad olarak seçilmiş metafizik deyişinin 12. yüzyıldan beri kullanılmaya başlandığını da zikretmeliyiz. Eserinde Aristoteles ilk nedenin, varlık olarak varlığın, dünyadaki bütün hareket ve her türlü formun nedeni olan başsız, sonsuz, gayri maddi ve hareketsiz olanın araştırılmasını amaçlar. O nedenle de ona göre metafizik bütün bilimlerin en değerli olanı ve en kapsamlısıdır. Nedenlerin saf bilgisi olarak metafizik bir medeniyetin en son ve en yüce ürünüdür, çünkü  daha sonraki pratik amaçlarla ilgilenmek yerine bilgiyi bizzat kendisi için arar. Bir anlamda metafizik, Aristoteles için en mükemmel şekliyle bilgeliktir.
Aristoteles''in ve Aristotelesçiliğin antik çağ boyunca Platon ve Platonculuk kadar önemli addedilmediğini söyleyebiliriz. Bilhassa Platonculuğun ve Neo-Platonculuğun erken dönem Hıristiyan düşüncesindeki yeri ve önemiyle kıyaslanamaz bir konumdadır Aristoteles ve okulu. Ahmet Arslan hocanın deyişiyle "Aristoteles'in yeniden keşfedilmesi ve felsefe tarihinde hak ettiği yeri kazanmasında başta İbni Rüşd olmak üzere Ortaçağ Müslüman filozoflarının ona karşı gösterdikleri ilgi büyük rol oynamıştır. Ortaçağ'da İslam dünyasında gelişen ve belli başlı temsilcilerini Farabi, İbni Sina, İbni Rüşd'ün meydana getirdiği Yunan tarzı felsefe hareketi esas itibariyle Yeni-Piatoncu unsurla da beslenen bir Aristotelesçilik olmuştur. İslam dünyası aracılığıyla Aristoteles'i keşfeden veya yeniden keşfeden geç Ortaçağ Hıristiyan felsefesi Batı'da, Aziz Thomas ve onun Hıristiyanlıkla Aristoteles'i birleştirmesi sayesinde, Aristoteles'i o zamandan bu yana gitgide artan bir ilginin konusu kılmıştır."
İbn Sina'nın biyografisini yazan el-Cüzcani'nin aktardığına göre, Şeyh'ur-Reis hemen birçok ilimde üstadlık seviyesine geldikten sonra 40 kez okumasına, hatta ezberlemesine rağmen metni bir türlü kavrayamadığını, ancak Farabi'nin bu eser üzerine yazdığı bir risaleyi okuyunca esere nüfuz ettiğini anlatır. Klasik İslam düşüncesinin Muallim-i Evvel (İlk Öğretmen) olarak gördüğü Aristoteles'e kıyasla Farabi'nin Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen) addedilmesinin sebebi Aristoteles'in eserlerine ilişkin bu yorum gücüdür. En önemli Metafizik şarihlerinden biri addettiğimiz İbn Rüşd, mantık, fizik ve metafizik hakkında Aristoteles'ten önce yazılmış eserler hakkında söz açılmasının gereksiz olduğunu düşünmektedir, çünkü bütün bu eserler Aristoteles'in eserlerinin gölgesinde kalırlar.
Kant'tan beri metafizik olarak tabir olunan duyular, görüler üstü ve fizik ötesi alemi elimine etmeye çabalayan modern düşüncenin ve modern bilimin temellerinde yine de Aristoteles'in öne sürdüğü şekliyle metafizik bir bakışın, tercihin ya da "kuvve"nin arta kaldığı söylenebilir. (Cins, Ekim 2018)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder