17 Aralık 2020 Perşembe

Hobbes'un siyasi fikirlerinin kemali

 Dünya tarihinde bazı yüzyılları diğerlerine nazaran ayrıcalıklı kılan önemli gelişmeler yaşanır. O ayrıcalıklı yüzyıllardan biri sayabiliriz bir bakıma 17. yüzyılı. Öncelikle Avrupa tarihinin en kanlı savaşlarından biri sayabileceğimiz 30 yıl savaşları 1618-1648 yılları arasında bu yüzyılda yaşanmıştır ve Avrupa nüfusunun handiyse yüzde 25 ila yüzde 40’ına mal olmuştur. Katolik Avrupa ile Protestan Avrupa’nın kapıştığı bu savaştan başka Fransa ile İspanya arasında ayrı bir savaşın da yaşandığı, sonradan Hollanda ismini alacak Dutch Cumhuriyeti’nin en görkemli günlerini yaşadığı, Osmanlı Devleti karşısında kurulan Kutsal İttifak’la 1683’te başladığı savaşın 1699’daki Karlofça anlaşmasıyla son bulduğu çağdır bu.

Bu savaş ve krizlerin arasında Rene Descartes, Galileo Galilei, Johannes Kepler, Pierre Fermat, Blaise Pascal, Robert Boyle, Cristiaan Huygens, Isaac Newton, Thomas Hobbes, Leibniz, Spinoza, Campanella, Francis Bacon gibi filozof ve bilim adamları da bu yüzyılda yaşar. Sanayi Devrimi ve Aydınlanma Düşüncesi’ne giden değişimlerin hem faili hem de tanığıdır bütün bu isimler. Bir anlamda 17. yüzyıl, birçok bakımdan modern dünyanın maddi ve fikri temellerinin atıldığı bir yüzyıl olarak düşünülebilir.

Fikir bolluğu

Bu yüzyılda yer alan olaylar dizisi arasında İngiliz İç Savaşı belki de en ilginç olanlardandır. İrlanda ve İskoçya’nın da bu iç savaşta Presbiteryen papazlar, Anababtistler, Beşinci Monarşistler, Quakers, Adamites gibi dini gruplaşmalar kadar Kral I. Charles’ın şahsıyla özdeşleştirdikleri monarşiye meydan okuyan “demokratik centilmenler”i, lordları, gentry’i de rol oynayanlar arasında zikretmek gerekli. Büyük çapta üç kez gerçekleşen çatışmaların sona ermesiyle önce iç savaşta parlamento adına önemli vazifeler üstlenmiş ve zaferler kazanmış askeri deha Cromwel’in Lord Protectorluğu ve sonra II. Charles’ın sürgünden dönerek taç giymesiyle başlayan Restorasyon dönemiyle birlikte etkileri Kıta Avrupası’na dek uzanacak bir görüşler, fikirler, çözümler bolluğunun da yaşandığını tahmin edebiliriz.

Kaos, yozlaşma

Avrupa’da gelişen modern siyasi fikirler arasında toplumsal sözleşmeciliğin en etkili ismi olarak bildiğimiz ve bu itibarla da liberalizmin handiyse kurucu babası sayabileceğimiz Thomas Hobbes’un Behemoth’u İngiliz İç Savaşı’na ilişkin gözlem ve değerlendirmeler eşliğinde bütün taraflara eşit duran liberal tutumun parlak bir örneğini sergiliyor. Bir anlamda Hobbes’un Kitab-ı Mukaddes’ten alarak diğer önemli eserinde başlık olarak kullandığı Leviathan deyişi “devlet, meşru hükümdar” olarak yorumlanabilirse yine bir Kitab-ı Mukaddes mitolojisinin önemli canavarlarından olan Behemoth da sivil uyumsuzluk, isyan, devrim vb. anlamlara yorulabilir. Esasen Behemoth’a hukuksuzluk, kaos ya da yozlaşma demekte de beis yoktur.

Leviathan’ı bütünlüyor

John Locke, Jean-Jacques Rousseau, G. W. F. Hegel gibi pek çok düşünürü etkileyen, gerek liberal gerekse muhafazakar düşüncelerin gelişimine etkisi büyük Hobbes’un Behemoth’unun yine İngiliz İç Savaşı’na dayalı değerlendirmeler ışığında kaleme alınmış Leviathan’ı bütünleyen, handiyse onu kemale erdiren, böylelikle de Hobbes’un siyasal fikirlerini bir nihayete vardıran bir niteliği olduğunu öne sürebiliriz. Hobbes’un Behemoth’da ortaya koyduğu çerçeve birçok bakımdan modern ve demokratik bir çerçeve kabul edilebilir mi peki? Bu soruya verilebilecek tüm cevapların şimdiden tartışmalı olduğunu belirtelim. Esere yazdığı önsözle kitabı okumaya girişecek okura önemli biçimde yardımcı olan Abdullah Yılmaz’ın dilinin kitabın okunaklılığını artırdığını da eklemeli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder