30 Aralık 2015 Çarşamba

Kültürel elitizm ve beğeni yargısı

Günümüz sosyal teorisinin en verimli ve özgün araştırmacılarından biri olan Pierre Bourdieu (1930-2002)’nun kültür sosyolojisi ve sınıf incelemeleri alanlarının kesişim noktasında yürüttüğü bir araştırma programının ürünü Ayrım. Kitabın temel izleği kültürel tüketimin insanlar arasında ne tür hiyerarşiler, farklar ve mesafeler oluşturduğu. Bu izlek doğrultusunda Bourdieu kitap boyunca farklı sınıfların kültürel beğenileri ve kültürel tüketim yatkınlıkları arasındaki ayrışma ve hiyerarşi oluşumlarını ele almasına imkan veren “kültürel sermaye, habitus ve alan” arasındaki etkileşimin bir teorisini inşa etmeye girişir.
Alman filozof Immanuel Kant’ın Üçüncü Eleştiri’sinde konu edindiği şekliyle estetik değerin toplumsal menfaat ve iktidar yapılarından bağımsız olduğu varsayımını kendine mehaz seçen kültür teorisine, sınıfsal mensubiyetlerin hem psikolojik hem de kültürel beğeniler oluşturduğu fikriyle cephe açan Bourdieu’nun bir başka saldırı nesnesi de bu perspektifin zıddı addedebileceğimiz ve kültürü tamamen bir “sınıf ideolojisi”ne indirgeyen Marksist perspektiftir. Bourdieu’ya göre her estetik yargının toplumsal belirleyenleri vardır; ama bunlar sınıfsal mevkilere indirgenemez.
Bourdieu için Kant’ın estetik anlayışı, modern kültürel elitizme hizmet eden bir söyleme sahiptir. Kantçı teoriye karşı bir analizi geliştiren Bourdieu bununla birlikte Markist ekonomik belirlenimciliği de Weber’in kültürel düzenin özgünlüğü ve statü fikri ve Durkheim’ın sınıflandırma girişimleriyle düzeltmeye koyulur.
Beğeni yargısını neler etkiliyor?
Weber’deki sınıf ve statü grupların arasındaki karşıtlığı maddi ve sembolik arasındaki fark olarak tefsir eden Bourdieu böylelikle sınıfsal çözümlemeleri ekonomik ilişkilerin analiziyle sınırlandırmaz, sembolik boyutları o da göz önünde tutar. Esasen bu, Marksist teoride sınıfları birbirinden a priori ayırmaya dönük olarak kavranan bir mecburiyetten de Bourdieu’yu azat eder.
“Meşru sanat yapıtlarından daha sınıflayıcı olan bir şey yoktur” diyen Bourdieu beğeniyi bireyselliğe indirgemeden, onu toplumsal ihtiyacın form değiştirmiş bir tezahürü olarak resmeder.
Kültürel tüketimin çok değişkenli ve müphem karakterine odaklanan çalışmada Bourdieu’nun perspektifinin bir nevi Kopernik Devrimi etkisi taşıdığını söylemeli. Beğeni yargısının kökeni ve işleyişi sorusuna toplumsal ve tarihsel, aynı zamanda ampirik bir cevap vermeye çalışan Bourdieu’nun kitabının günümüz sosyal bilimlerindeki temel başyapıtlardan biri olduğunu vurgulamalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder