29 Nisan 2016 Cuma

‘Sonrasında hakikat intikamını alacaktır’

20.yüzyılın en önemli siyaset ve hukuk filozofları arasında ilk sırada yer alır Carl Schmitt. Özellikle 1930’larda Almanya’da iktidara gelen NSDAP’a, yani Nazilerin partisine bağlanımı, verdiği hukuki-siyasi destekle II. Büyük Savaş sonrası oluşan yeni atmosferde en çok tartışılan filozoflar arasında yer alır.
1933’te Weimar Cumhuriyeti’nin fiilen sona ermesine kadar Prusya bürokrasisinin bir mensubu ve temsilcisi olarak kalan Schmitt’in 1932 Temmuz’unda tamamladığı Kanunilik ve Meşruiyet adlı çalışması 20 Temmuz’da gerçekleşen Prusya darbesinin hukuki-siyasi teorisini çizer.
Bununla birlikte eserinde Schmitt, parlamenter yasama devletinin ve onun kanunilik sisteminin yaşadığı tarihsel deformasyonu da sergiler. “Parlamenter basit ya da nitelikli çoğunlukların” iktidarları ve bunların anayasal düzen bakımından merkeziliğinin niteliği sorunu kitapta II. Büyük Savaş sonrasında da etkisini sürdürecek bir şekilde düzenlenmiştir. Savaş sonrasında baskın çıkan “hukuk>kanun” denklemi gerek kanuniliğin gerekse meşruiyetin Savaş öncesi taşıdığı içerikleri değiştirmiştir.
Anlık iradeler
“Sonrasında hakikat intikamını alacaktır” şeklinde kült bir cümleyle sona eren eserinde Schmitt, kanunu kendi tarihsel hareketi içinde anlamlandırmaya gayret eder; parlamenter yasama devletini yargı devleti ile hükümet ve idare devletleri karşısındaki konumlarına göre irdeler. Anlık parlamento çoğunluklarının anlık iradeleri ile şekillenmiş uzlaşılara dayalı sürdürülen çoğulculuğun, parlamenter yasama devletinin kanuniliğinden daha farklı bir meşruiyet talep ettiğinin altını çizer. Gerek kanunilik ve onu üreten temel yasama kaynaklarının, gerekse meşruiyet kavramının tarihsel-siyasal süreç içinde tartışıldığı Schmitt’in eseri Türkiye’de sürdürülen güncel tartışmalara da ışık tutabilecek nitelikler taşıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder