19 Nisan 2016 Salı

Zamirlerin özneleşme kavgası

AK Parti’nin, seçmenin büyük teveccühüyle iktidara geldiği 2002’den bu yana gerek iç siyasette gerekse dış siyasette Türk halkının demokratik irade beyanından hoşnut olmayan çevrelerin süreklilik arzeden bir şekilde bu iradenin teşekkülünü bozguna uğratmak üzere birtakım darbe teşebbüslerinde bulunduğunu biliyoruz. Demokratik yollarla, halkın oyuyla seçilmiş siyasetçiler üzerinde sürekli Demokles’in Kılıcı gibi darbe tehdidini sallandıran bu çevrelere 17-25 Aralık 2013 tarihinde kalkıştıkları yargı operasyonuyla dahil olan FETÖ-PDY’nin aynı vesayetçi anlayışı farklı bir form ve yüzle temsil ettiğini gördük.
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim Başkanı M. Mücahit Küçükyılmaz, birçoğunu süreçte Açık Görüş’te okuduğumuz yazılarını Şeyh ile Hükümdar adlı kitabında bir araya getirerek yakın tarihte yaşanan bu olaylara daha sarih ve derli toplu bir bakış geliştirmemizin önünü açıyor. Küçükyılmaz siyasi değerlendirmelerinde Türkiye’nin dönüşüm sancıları yaşamaktayken uğradığı iç ve dış saldırıları analiz ediyor, onların özet bir bilançosunu ortaya çıkarmaya çalışıyor. Küresel sistemin Recep Tayyip Erdoğan’ın “defterini dürdüğü” zehabıyla hareket eden Gülencilerin Oslo süreci ve Uludere’den 17-25 Aralık darbe kalkışmasına kadarki dönüşümlerinin anlamı da bu siyasi değerlendirmelerde sorgulanarak ortaya konuyor.
Gülenizm ve tehditleri
Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe kalkışmasına karşı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın benimsediği mücadeleci tavrın karşılarında Menderes gibi davranacak bir siyasetçi bekleyen çevreleri yanılttığına işaret eden Küçükyılmaz, Eski Türkiye’nin bakiyesi unsurların Yeni Türkiye’yi hazmedemeyişlerinin doğurduğu sancıları irdeliyor. 2013’ten günümüze gelişen siyasi hadiselerdeki temel parametlere yeniden dikkatimizi çeken kitabıyla Küçükyılmaz, Gülenizmin tarihimizde alışık olunmadık bir biçimde seçilmiş fırka ve ümera-ulema tekeli anlayışının doğurduğu tehditlere de işaret ediyor.
Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde kendisine biçilen rolden sıyrılıp merkez ülke olma çabasına girişirken sadece dış tehditlerle yüzleşmediğini, “merkez ülke Türkiye” vizyonunun karşısına içeride de birçok engelin çıkartılmaya çalışıldığını söylemek mümkün. Paralel yapı ve Gülenizm bu tehditler arasında en günceli ve belki de ne yaralayıcı olanı. Çünkü şimdiye kadar bizden görünmüş, ama aslında bizden olmadıkları 17-25 Aralık 2013’ten bu yana yaşanan birçok vesileyle ortaya çıkmış bir güruh söz konusu olan. İlkin 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklama girişimi ile fark edilen bu zümrenin eski Türkiye’ye ait olduğu hiç kuşkusuz olan vesayetçilerin yanında saf tutmasıyla birlikte Türkiye’deki kavganın küreselcilerle yerli-milli güçler arasındaki bir kavga olduğu giderek berraklaştı.
Eski vesayetçileri temsil eden Ergenekon yapılanmaları ile yeni vesayetçiliği teşkil eden Gülenizm vb. oluşumların Yeni Türkiye’ye yönelik tehditlerini Küçükyılmaz, zamirlerin özneleşme kavgasının bir örneği olarak görüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder