14 Temmuz 2017 Cuma

Sessiz hasetlik!

KTO-Karatay Üniversitesi’nin yapımcılığını üstlendiği “Direniş: Karatay” filminin ilk çekimleri Haziran ayında başlamıştı.
Geçtiğimiz hafta da film ekibi başta yapımcı dostumuz Ertuğrul Fındık, yapımcı ve senarist Selman Kayabaşı, Genel Yönetmen Serdar Akar, Yönetmen Selahattin Sancaklı olmak üzere filmde rol üstlenen oyuncuların büyük kısmı, moda tasarımcısı Zeynep Kartal ulusal ve yerel basına proje hakkında bilgi verdi.
Türkiye Selçuklularının en sıkıntılı olduğunu varsayabileceğimiz 1237 ila 1256 yılları arasını, özellikle 1243’teki Kösedağ savaşını merkeze alarak anlatan filmin iki temel direği elbette Celaleddin Karatay ve Ahi Evren Nasireddin el Hoyi karakterleri.
Celaleddin Karatay’ı Mehmet Aslantuğ oynarken Ahi Evren rolünü de Fikret Kuşkan üstlenmiş.
Ahi Evren’in eşi ve Bacıyan-ı Rum’un kurucusu Fatma Bacı’yı ise Nefise Karatay oynuyor.
Gerek Mehmet Aslantuğ’un, gerek Fikret Kuşkan’ın, gerekse de Nefise Karatay hanımın basın gününde sorduğumuz sorulara verdikleri cevaplardan anladığımız kadarıyla filmin oyuncu ekibi de tarihi kaynaklara dayanan sıkı okumalar gerçekleştirmişler.
“Direniş: Karatay” bir belgesel değil elbette, tarihi birebir anlatması hiç beklenmemeli.
“Şöyle bir tarihi hata yapıyorsunuz, böyle bir tarihi hata yapıyorsunuz” eleştirileriyle karşılanamayacak türden bir “iş” çünkü bir sinema filmi çekmek.
Tam da o anlamda bir film olacak inşallah “Direniş: Karatay.”
Şahsen ben kendimi bir Konyalı olarak bu işin dışında addetmiyor, aksine içinde olduğumu beyan ediyorum.
Tüm Konyalıların da bu bilinçle bu filmin başarısı için çabalamaları gerektiğini düşünüyorum.
Filmin başarılı olup olmamasına bile bakmadan sadece Konya’ya kazandıracakları bile hesaba katılsa bütün Konya’nın ve Konyalıların söylediğimizi kabul edecekleri kanısındayım.
KTO-TÜYAP Fuar Merkezi’ne kurulan film platosu Selçuklu dönemine ait her filmin ve her dizinin çekilebileceği ölçekte ve mükemmellikte, Holywood stüdyolarını aratmayacak bir niteliğe sahip.
Ve bu plato Konya’da kalıcı.
Kimse filmden sonra bu platoyu buradan söküp kaldırmayacak.
Yani, “Gramofon Avrat” filminin çekildiği Meram Son Durak’taki köşkü hâlâ müze haline getiremeyen, müze haline getirmek bir yana doğru düzgün koruyamayan Konya, belki bu platoyu bir müzeye çevirebilecek, ileride isterse.
Madem bu projeyi can-ı gönülden destekleyip kendimizi “içinde” gördüğümüzü ifade ettik, öyleyse ‘içeriden’ bir bilgi sızdıralım.
Mevcut senaryoda ne Sadreddin Konevi rolü bulunuyor, ne de Mevlana.
Ancak, eğer yapılan bazı görüşmeler olumlu neticelenirse, Mevlana Celaleddin Rumi de ne çok kısa ne çok uzun bir rolle filmde gösterilecek.
Bir de bu filme Konya’nın kültürel çevrelerinin takındığı ‘sükut suikastı’ tavrıyla, İstanbul kültür ve sanat çevrelerinin tavrının taban tabana zıt olduğunu aktaralım.
Sözgelimi romancı ve ülkemizdeki en önemli İran sineması uzmanlarından Cihan Aktaş’ın bu filmi son derece önemli bir proje olarak gördüğünü, bunu da tarafımıza açıkça ifade ettiğini, projenin tamamlanmış halini merakla beklediğini belirtelim.
Konya’daki sözüm ona kültür çevrelerinin sessiz hasetleri içinde kıvranıp durduklarını görmek içinse benim gibi gözlük takmanıza da ihtiyaç yok.
Bütün görmezden gelici tavırlarıyla bu çevreler başlarını kuma gömen devekuşları gibi yazdıkları ‘taşra epiği’yle avunup dursunlar.
Onlara da bir gün bir Molla Kasım gelip had bildirir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder