8 Ekim 2017 Pazar

Adalet teorileri ve hayatın adaletsizliği

Genelde bütün insanların hür ve haklar bakımından da eşit doğduğu fikri başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Fransız İnsan Hakları Bildirgesi olmak üzere ABD Bağımsızlık Bildirgesi’nden Avrupa Birliği Anayasası’nın önsözüne kadar bütün modern siyasi temel kurucu metinlerin en önemli ilkesidir. Ancak insanların doğuşta eşit olmaları onların hayat ve hatta ölüm şartlarının da aynı ya da eşit olduğu anlamına gelmez. 
Alman Kültür Tarihi Filozofu Thomas Macho, özellikle “hayat adaletsiz!” önermesi etrafında tanrı tasavvurlarını, tanrı-insan ilişkilerini ve çeşitli düzeylerde ifade edilmiş adalet teorilerini tartışmaya çalışıyor.
Fanilik ve ölüm sonrası
Mevcut adalet teorilerinin çoğunlukla bireylerin hayatına çekilen sınırların, o hayatların içinde bulunduğu şartların yok sayılarak dile getirildiğini savlayan Thomas Macho, bu teorilerin kaçınılmaz adaletsizliğini “hayat adaletsiz” önermesinin anlaşılma şekillerine yaptıkları müdahalede bulguluyor. Çünkü Macho’ya göre, hayatın adaletsizliği aynı zamanda hayatın ölçüye gelmezliğinde mevcuttur.  Oysa varoluştaki adalet yükümlülüğü cennet, mahşer ve kurtuluş ümidi olmayan bir faniler topluluğunu kabul etmek zorundadır; bu ölçülemezlik ise fanilik ile adalet arasındaki tezada tahammül etmeyi gerektirir; bu istek de nihayetinde bir insanın elinden ölümünü almaya çalışmanın imkânsızlığını siyasi bir sentezin temeline yerleştirmeyi icap ettirir. Demokratik temsilin savunulabilir yanları da kendini en çok bu sentez aracılığıyla ortaya çıkarır. Hayatın izah edilişini ölümle bağlantılandırarak ifade eden Macho bu izah tarzlarından birinin insanın kendi hayatının sahibi ya da maliki olmadığı, “hayatın iade edilmesi gereken bir miras” ya da bir hediye olduğu yaklaşımları ele alır. Fanilik, ölümlülük ve ölüm sonrası kurulacak mahkemeyle yaşanan hayata dair yapılan muhasebenin sonucunda verilen ceza ya da ödül modeli bu izah tarzının belkemiğidir. Eski Mısır’da ortaya çıkan bu izah tarzının monoteist dinlerde de birçok motifinin paylaşıldığını görürüz.
Politik, sosyal, ekonomik, dini, hukuki ve varoluşçu adalet kavramları arasındaki uyum ve tezatları araştırmanın ve yaklaşık olarak onları birbirine bağlamanın zaruri ve anlamlı olduğunu kabul eden Macho yine de adaletin bir çizelge ya da bir aritmetik problem olmadığına işaret eder; ona kalırsa adalet, bir ilahe, bir özlem ve bir ütopyadır.
En temelde İslami kültür çerçevesinde “adl-i ilahi”, Batı düşüncesinde teodise olarak belirginleşen meseleler çerçevesinde “hayatın adaletsiz”liğini tartışan Macho’nun gerek bu konulara dair ürettiği tartışmalar gerek dini izah tarzlarına yönelttiği eleştiriler gerekse de kendi izahı ayrı ayrı üzerinde hassasiyetle durulmayı icap ettiren yönler taşıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder