23 Aralık 2017 Cumartesi

Bir kapatılma mekanı olarak tımarhaneler

Amerikan sosyolojisinin 20. yüzyıldaki en etkili ismi olarak bilinen Erving Goffman, ‘sembolik etkileşimcilik’ şeklinde özetlenen sosyolojik yaklaşımın da en önemli teorisyenidir. Goffman’ın ilk çalışmalarına göre insanlar arasındaki etkileşimler bir tiyatro sahnesi ya da “oyun” gibidir. Hayat sahnesinin oyuncuları konumundaki bireyler, kendi imgelerini başkalarına sergileyerek kimliklerini kurar, korur ve kurallarını geliştirirler. Goffman’a göre toplumsal yapının özü bu kurallardır. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu ile yakın arkadaş olan Goffman’ın şaheserlerinden sayılan Tımarhaneler (Asylums) 1961’de yayınlanmış bir sosyolojik araştırma. Hastalar, doktorlar ve hastane yöneticileri arasındaki etkileşimleri irdelediği bu araştırmasında Goffman, St. Elizabeths Hastanesi’nde deyim yerindeyse tam anlamıyla bir etnograf titizliğiyle alan araştırması yapar. Foucault ve Deleuze gibi Fransız filozofların psikiyatriye ve “delilik” kavramına yöneltecekleri “teorik” ve “tarihsel” eleştirilerden çok önce Goffman’ın bir sosyolog olarak bizatihi sahada yaptığı gözlem ve araştırmalara dayalı kitap “kapatılma”nın anlamını sorguluyor. Kitabın asıl derdi benliğin yapısına ilişkin sosyolojik bir teori geliştirmek.
Araştırmasında genel olarak total kurumlarla, özel olarak da akıl hastaneleriyle ilgilenen Goffman, “total kurum”u şu şekilde tanımlıyor: “Toplumun genelinden uzunca bir süre için koparılmış ve benzer durumda olan çok sayıda bireyin, kurum tarafından kuşatılmış ve resmi surette düzenlenmiş bir yaşam döngüsü sürdürdüğü bir ikamet ve çalışma yeri.” Total kurumlara bu anlamda iki esaslı örnek vardır: Hapishaneler ve tımarhaneler.
Hepsi birbirinden bağımsız, ancak temelde St. Elizabeths Hastanesi’ndeki gözlemlere dayalı dört ayrı makaleden (bölümden) oluşan bir kitap Tımarhaneler. Yer yer tekrarlar olsa da makalelerin her biri kendi kendine yetecek düzeyde. “İstek dışı kapatılmayı” öne çıkarak akıl hastanesi ve hapishaneden yola çıkan ilk bölümde Goffman, total kurumların genel özelliklerini hem bu kurumlardan “hizmet alan” hem de bu kurumlarda “hizmet veren”lerin dünyaları bakımından irdeliyor. “Akıl Hatasının Ahlaki Kariyeri”ni konu edinen ikinci bölüm kuruma kapatılmanın, kuruma kapatılan kişinin “geldiği dünya”daki toplumsal ilişkileri üzerindeki ilk etkilerini soruşturuyor. Üçüncü bölümde kapatılan kişilerin total kurumsal düzeneğe bağlılık ve bağımlılıklarını araştıran Goffman, dördüncü bölümde ise odağını yeniden total kurumun gözetim personeline çeviriyor ve tıbbi perspektifin sunumunu irdeliyor.
Kendi sosyolojik yaklaşımını açıklarken Goffman’ın kullandığı şu alegori son derece ilginç: “Zannımca, bugün sosyolojik kavramların en iyi kullanımı, onları olabilecek en iyi uygulama seviyelerinde kavramak, sonrasında içeriklerinin tüm kapsamını keşfetmek ve böylece de tüm anlamlarını teslime zorlamaktır. Bir ailenin tüm çocuklarına, bedenlerine en uygun kıyafeti vermek, onları, soğukta, içinde titreyecekleri muhteşem ve geniş bir çadır altında toplamaktan kuşkusuz daha iyidir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder