8 Mart 2018 Perşembe

Ortadoğu’nun tarihsel kavşağında Kürt halkı

Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne üzerinde sürekli söz edilen bir konudur Kürt meselesi. Türk toplumu için varlığı ya da yokluğu bile başlı başına bir ‘mesele’ haline gelen Kürt meselesinde Cumhuriyet’in ilk yıllarında Şeyh Said isyanı ve Dersim olaylarını görürüz. Bu isyanların bastırılışı ve elebaşlarının idamının ardından uzunca bir süre konunun bir daha gündeme gelmediğine şahit oluruz. Ancak 1980’li, yıllardan itibaren artık Kürt meselesi olarak anılacak konuda PKK eliyle kanlı sayfaların açıldığını da biliyoruz. 1984’te vuku bulan kanlı Eruh ve Şemdinli baskınları ile PKK’nın kanlı terör eylemleri Türkiye’nin neredeyse son 40 yılını rehin alır.
15 Temmuz ve PKK
PKK’nın kanlı eylemlerinin sona erdirilebilmesi ve Kürt sorununun demokratik siyasi yollarla çözülebilmesinde önemli bir beklenti ufku doğuran 2012’deki Açılım Süreci’nin devletin gösterdiği müsamahakar tutumlara karşın bizatihi PKK tarafından baltalanması ve peşi sıra patlak veren Rojava olayları ve hendek terörü ile sürecin akamete uğraması meselenin ‘silahsız’ çözümü noktasındaki tüm iyimser beklentileri sona erdirmiş; üstüne üstlük, Suriye iç savaşındaki gelişmelerle birlikte PKK, ABD’nin yardımıyla edindiği bazı mevzileri Türkiye’ye karşı tehdit unsuru olarak kullanmaya başlamıştı. Kuzey Irak, Kobani ve Afrin’de yuvalanan PKK’nın Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bu varlığı, Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair tüm iyimser beklentileri çöpe atmamızı salık verdi.
FETÖ’nün meş’um 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminde PKK’nın işbirliği ve hatta ABD yardımıyla o gece güney sınırlarımızdan Türkiye’yi işgale yeltendiklerine dair kamuoyuna yansıyan iddialar da söz konusu olan PKK gibi kanlı bir terör örgütü ise muhtemel tüm olumsuz seçeneklerin düşünülmesi gerektiğini ortaya çıkaran bir bakış açısına sahip olmamız gerektiğini ihtar ediyordu.
Türk ordusunun Afrin’de yürüttüğü Zeytin Dalı operasyonunun sürdüğü şu sıralarda AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’nun Yeni Yüzyıl, Kürtler ve Bağımsızlık adını taşıyan kitabı 2012’de yazarın yayınladığı başka bir kitabın güncellenmiş hali... Aradan geçen süreçte yaşananları hakkaniyetli bir bakış açısıyla değerlendirmeye çalışan Miroğlu, içinde bulunduğumuz tarihsel kavşakta ancak Ortadoğu’daki vekalet savaşlarının bir aracı haline dönüşmüş PKK’nın geniş Kürt yığınları üzerindeki blokajının kırılmasının Kürt halkının geleceği için daha iyimser beklentiler içine girebilmemizi sağlayacağını belirtiyor. Kürt siyasi hareketlerinin her nerede olursa olsun demokratik bir siyasal ufka sahip olması ve şiddeti dışlaması gerektiğini savlayan Miroğlu eğer Türk halkının bir Yavuz’a ihtiyacı varsa Kürt halkının da bir İdris-i Bitlisi’ye ihtiyacı olduğunu vurguluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder