16 Ocak 2019 Çarşamba

Müslüman ve modern olmak mümkün mü?

Yaklaşık 150-200 boyunca, Osmanlı devletinin son yüzyılından Cumhuriyetin kuruluşuna ve günümüze dek Türk düşüncesini en çok meşgul eden konuların başında modernleşme ve yenileşme çabaları gelir. Tanzimat döneminden bugüne süregelen modernleşme sürecine dair tartışmalarda amaçlananın “muasır medeniyetler seviyesi”ne çıkmak olduğu hiç kuşkusuzdur. Ancak genellikle bunun için yapılması gerekenlerin neler olduğu konusunda önemli bir kafa karışıklığı da yaşamaktadır gerek yöneticiler gerekse aydınlar. Batı’nın “gülünün de dikeninin de” alınmasını savunan Abdullah Cevdet’in yanısıra “Batı’nın teknolojisini alıp Osmanlı’nın harsını koruma” talebinde bulunan Celal Nuri’ye Batıcı aydınlar arasında bile bu konularda tam bir fikri mutabakatın olmadığı besbellidir.
İslam düşüncesi
İsmail Kara’nın çağdaş Türk düşüncesinin en önemli sorunu sayabileceğimiz bu konuyu ele aldığı Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak kitabı onun Din ile Modernleşme Arasında Çağdaş Türk Düşüncesinin Meseleleri kitabında ele aldığı konuların devamında düşünülebilir. Çağdaş İslâm ve çağdaş Türk düşüncesine dair yazdığı uzun makalelerin bir araya getirilmesiyle oluşturduğu kitaba yazdığı sunuşta Kara, kavramlara, meselelere, fikir adamlarına ve kitaplara eğilerek “Müslümanların kendileri kalarak yani Müslümanlıklarını sürdürerek yeni dünyada, modern düşüncenin ve hayatın içinde var olabilecekleri fikri, bence 19. ve 20. yüzyılda en şeriatçısından en laikine kadar İslâm dünyasındaki bütün fikir akımlarının, bütün aydınların ana davalarından, üst çerçevelerinden biri, belki birincisi” diyor.
Problem alanları
Kitabının, İslamcılığın fikri tarihini ilgilendiren yazılara yer yerdiği ilk bölümünde Kara, hilafetin ve ilmiyenin, İslâmî ilimlerin otoritesinin, İslâm tarih tecrübesinin dün ve bugün nasıl, hangi argümanlarla devredışı bırakıldığına yoğunlaşarak “İslam düşüncesi ve çağdaş Türk düşüncesi arasındaki irtibatı inkâr eden bir zihniyetin inşasıyla bu iki düşünceyi içine alan ideolojinin problem alanları nelerdi?” sorusuna bir cevap da arıyor. Kara’nın kitabının ikinci bölümünde yer alan makalelerde tarih ve medeniyet meseleleri, ilmiye konuları ve tartışmalar yer alıyor. Kitabın üçüncü bölümü felsefe ve tasavvufla ilgili konuları tartışırken dördüncü bölümde ise Said Halim Paşa, Elmalılı Hamdi Yazır ve Nurettin Topçu’nun entelektüel biyografileri ve görüşleri irdeleniyor.
Felsefe ve tasavvuf
Çağdaş Türk düşüncesinin çağdaş İslam düşüncesiyle arasındaki irtibatın genelde hep ihmal edilen bir alan olduğunu savlayan İsmail Kara, Osmanlı ve Türkiye modernleşmesini ele alırken din ile modernliğin felsefi olarak zıt kavramlar olmasına karşın, Türkiye’de Batı tarzı modernizasyon sürecinden farklı bir süreç yaşandığını düşünüyor. Bu farklılığın büyük bir ölçüde Cumhuriyetçi değişim ve dönüşüm sürecine ilişkin yorumlamalarda sözünü ettiğimiz ihmalin bulunduğunu düşünen Kara’nın din, siyaset, tarih ve medeniyet alanlarında sürdürdüğü arkeolojik çabanın önemli bir aşaması olarak görülebilir bu kitap.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder