30 Nisan 2019 Salı

Dünyayı aydınlatan adaletin kitabı: Kutadgu Bilig


Sekizinci yüzyılda Müslüman olan Türklerin İslam'a geçişlerinin ardından kaleme alınan eserler arasında günümüze kadar ulaşanlardan en önemlileri içinde sayabileceğimiz türden bir eser, belki Divan-ı Lügat-it Türk ile birlikte en önemlisi Kutadgu Bilig. 11. yüzyılda Balasagunlu Yusuf Has Hacip tarafından yazılan eser, tarihte İtil Bulgar Devleti ile birlikte kurulmuş ilk Müslüman Türk devleti olarak bilinen Karahanlılar'ın Sultanı  Hakan Buğra Han'a sunuldu; karşılığında yazarına Sultan tarafından "has haciplik" görevi tevdi edildi.  88 başlık altında 6 bin 645 beyitlik bir mesnevi olarak kaleme alınmış metnin günümüze gelen ikisi Arapça, biri Uygurca üç nüshası bulunur.
Eserin Kutadgu Bilig ismi uzunca bir süre Türkçe'ye "Mutluluk veren bilgi" olarak tercüme edilmişse de "kut" kelimesi etrafında gelişen son araştırmalarla birlikte bu tercümenin bazı eksikleri de taşıdığı söylenebilir. "Kut" kelimesi, “siyasal iktidar” ve “egemenlik” anlamına olduğu kadar “siyaset bilgisi” anlamını da bir şekilde  işaret eder.
Kutadgu Bilig, bir sultana sunulmasına, ahlaki ve siyasi tavsiyeler içermesine karşın alışılagelmiş bir siyasetname sayılmamalıdır. Onu hem bir siyasetname hem de siyaset felsefesi alanına dahil edilebilecek türden bir eser saymamızda mahsur yoktur. Kutadgu Bilig klasik tarzdaki her iki formu da bünyesinde taşır.

Aklın ve adaletin çoğul söyleşisi
Hem üslubu hem de içeriğiyle son derece özgün yanlar taşıyan eser dört sembol şahıs etrafında kurgulanmış karşılıklı konuşmalarla tertip edilmiştir. Bu dört sembol şahıstan ilki Kün-Togdı (hükümdar), ikincisi, AyToldı (kut), üçüncüsü Öğdülmiş (akıl, ukuş) iken dördüncüsü de Odgurmış (akıbet, münzevi, zahit)'tır. Kün-togdı, yani hükümdar sembolü adaleti temsil ederken Aytoldı, yani kut vezirdir ve saadeti/devleti temsil etme görevini üstlenir. Ögdülmiş, yani akıl da vezirdir ve son olarak Odgurmış kanaatleri ve akıbeti işaret eden sembolik bir şahiyet olarak görünür. Ögdülmiş ve Odgurmış'ın kendilerinin de vezir olmasına karşın Aytoldı'nın oğulları olarak metinde söz aldıklarına dikkat etmek de gerekir. Kitapta bu dört ana karaktere nazaran ayrıca haberci, uşak, mürit gibi ikinci derecedeki karakterler de başka kimi kavramları temsil ederler. Bu anlatım tekniğiyle son derece teatral bir metin olarak düşünebileceğimiz Kutadgu Bilig'in Türkçe'de aruz vezniyle yazılmış ilk metin olduğunu da işaret etmek gerekir.
Dinden felsefeye; eğitim-öğretimden, aile düzeni, ahlak, yasa ve töre bilgisine; devlet, siyaset, orduya; görgü kurallarından, spor, edebiyat, matematik, gökbilim, sağlık, tarım ve hayvancılık, para gibi çok çeşitli konulara kadar ansiklopedik bir eser addebileceğimiz Kutadgu Bilig'in en asli yönü elbette içerdiği bakış açısıdır. İçerdiği bu bakış açısından dolayı Kutadgu Bilig sıradan bir siyasetname gibi okunursa hataya düşülür. O elbette hükümdarların tebalarını yönetirken dikkat etmeleri gereken noktalarla ilgili öneriler ve nasihatler içeren bir nasihatname, iki cihan saadetini elde etmek için izlenmesi gereken kurallar demetini bize sunan bir ahlak kitabı olduğu kadar siyaset felsefesi üstüne bir çalışma olarak da görülebilir.
Bu noktadan itibaren Kutadgu Bilig’in öngördüğü devlet modeline ilişkin farklı tasvirlerde bulunabilir, bu modele farklı isimler takabiliriz; ama şu nokta hiç değişmez: Biz ne ad takarsak takalım Kutadgu Bilig'in öngörddüğü devlet; adaleti esas alan, adaletin yerine getirilmesi için kanunun doğru uygulanmasını (köni törü) öneren, halka karşı himayeci, koruyucu ve merhametli bir devlet modelidir. Yusuf Has Hacib’e göre, “ülkesinde uzun süre hüküm sürmek isteyen hükümdar, kanunu eşit uygulamalı ve halkı korumalıdır. Hükümdar, örf ve kanunlara uyarsa halk da ona itaat eder.”

Adaletin aydınlığı güneşe benzer
Kutadgu Bilig’deki adalet kavrayışını en güzel anlatan sahne belki de hükümdar Kün-Togdı’nın veziri Aytoldı'yı huzuruna çağırdığı o sahnedir. Bu sahnede Kün-Togdı üçayaklı gümüş bir kürsü üzerinde oturmaktadır. Elinde büyük bir bıçak tutmakta, solunda acı bir ot, sağında da şeker bulunmaktadır.  Ay-Toldı, bunun ne anlama geldiğini, hikmetinin ne olduğunu sorar hükümdara.  Kün –Toğdı şu cevabı verir: “Üçayaklı olan her şey doğru ve düz durur. Ben işleri bıçak gibi keser, atarım; hak arayan kimsenin işini uzatmam. Şeker, zulme uğrayarak kapıma gelen ve adaleti bende bulan insan içindir. Zehir gibi acı olan bu Hind otunu zorbalar ve doğruluktan kaçan kimseler içer. Benim sertliğim, kaşlarımın çatıklığı ve bu asık suratım bana gelen zalimler içindir.” Vezir AyToldı, hükümdara adının yüklendiği anlamı sorar. Hükümdarın cevabı adalet ile güneş arasındaki ilişkiyi kuşatır: “Güneşe bak, küçülmez, bütünlüğünü muhafaza eder; parlaklığı hep aynı şekilde kuvvetlidir ve güneş doğar, bu dünya güneş sayesinde aydınlanır; aydınlığını ise bütün halka eriştirir, kendinden hiç bir şey eksilmez ve doğduğunda yere sıcaklık gelir; binlerce rengarenk çiçekler açılır, güneşin burcu ise sabittir. Güneşin burcu 'arslan'dır ve yerinden kımıldamaz.”
Hükümdarın tabiatı doğru olmalı ve hükümdar dürüst hareket etmelidir: “Bak bu üzerinde oturduğum tahtın üçayağı vardır, üçayak üzerinde olan hiçbir şey bir tarafa meyletmez; her üçü düz durdukça, taht sallanmaz. Eğer üç ayaktan biri yana yatarsa, diğer ikisi de kayar ve üzerinde oturan yuvarlanır. Üç ayaklı olan her şey doğru ve düz durur; eğer dört ayak olursa, biri eğri olabilir. Düz olan bir şeyin her tarafı iyidir; her iyinin, dikkat edersen, tavır ve hareketi düzgündür. Hangi şey yana yatarsa, eğri olur; her eğrilikte bir kötülüğün tohumu vardır. Düz olan yana yatarsa duramaz, düşer; hangi şey doğru ise, düşmez, yerinde durur. Bak, benim tabiatım doğrudur; eğer yana doğru eğilirse, kıyamet kopar.” Esasen töre'nin doğru uygulamasının (köni törü) cisimleşmiş hali olarak kavranan adaleti uygulayan kişidir Kutadgu Bilig'in vasfettiği hükümdar.
Kutadgu Bilig'in Müslümanlık öncesi Türk devlet anlayışı kadar antik İran, Çin, Hint, Grek siyaset anlayışlarından da etkilenip etkilenmediği sık sık tartışma konusu edilir. Bütün bu tartışmalara karşın, Balasagunlu Yusuf'un bütün bu etkileri tamamen soğurarak ortaya çok özgün bir metin çıkardığında da hiç kuşku yoktur. (Cins, Nisan 2019)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder