3 Nisan 2019 Çarşamba

Fizilalil Kur’an’ın mütercimi anlatıyor

Modern çağı toplumlar ve insanlar arasındaki etkileşimlerin arttığı, hatta hızlandığı bir çağ olarak görmek yanlış olmasa gerektir. Bu etkileşimler içerisinde en önemlisini ise birbirinden farklı diller ile hayatlar, hatta doğrudan dil ile düşünce, dil ile varoluşumuz arasındaki etkileşimlerin temsil ettiği de muhakkaktır. Herhangi bir kültürün ortaya çıkışında dil içindeki gelişmelerin etkisi önemlidir. Bir dilin kendi içinden yapılan edebi, fikri üretimler kadar o dile yabancı addedeceğimiz beşeri tecrübeleri aktarma çabası olarak tercüme hareketlerinin de önemli bir payı vardır kültürün oluşumunda. Bu açıdan kültürlerin ortaya çıkma, gelişme ya da yenilenme sürecinde farklı etkileri özümsemesi anlamına gelir tercüme çabası. Hem farklı, anlaşılması, yorumlanması, karşısında bir konum belirlenmesi gereken durumları bize aktarır tercüme hareketleri; hem de tercüme yoluyla aktarılan düşünce, deneyim ve farklı yaşantıları işleme, dönüştürme, özümseme yolunda yeni bir hareketi, bir üretim sürecini tetikler.
Yaşadığımız hayatların hikayesini konuştuğumuz dillerin hikayesiyle birlikte ele almak, bu yüzden zorunlu olarak içinde hayat sürdüğümüz tarihsel-toplumsal vasatın temel özelliklerini de kavrama yolunda bize önemli tutamaklar sağlayacaktır. 12 Eylül askeri darbesinin ardından Türkiye’nin bir şekilde coğrafyası dışındaki dünyaya da açıldığını görmekteyiz. Türk modernleşmesinin tarihi ve dolayısıyla Cumhuriyet yılları boyunca gerçekleştirilen tercüme hareketlerinin merkezinde Batı dillerinden Türkçeye çevrilen eserler ağırlıklı bir yer edinmiş olsa da bu hareketlerin ortaya çıkardığı fikri verimin ülkenin pek hayrına sonuçlar üretmediği 12 Eylül öncesi yaşanan büyük toplumsal kavgalardan, sağ-sol çatışmalarından anlaşılıyordu. 12 Eylül’den sonra kültürel, toplumsal, tarihsel süreçlerde yaşanan dünya ile entegrasyonda sadece Batı dillerinden değil, yetersiz de olsa dünyanın diğer bölgelerinden, farklı dillerinden yapılan tercümelerin de etkisi arttı. Toplumlar arası etkileşimin giderek hızlandığı bir dönemde bu kabul etsek de etmesek de olağan bir sonuçtu denebilir. Bu süreci daha detaylıca görebilmek için sürecin önemli öznelerinin, diller arası iletişimi sağlayan çevirmenlerin görüşlerine eğilmek bu açıdan ilginç olabilir.
Türkçe dahil dört dil bilen, dört dile hakim bir mütercim Vahdettin İnce. Onu Açık Görüş’te yazdığı yazılardan da yakından biliyor okurları. 1980’lerin sonundan bugüne birçok önemli eseri Arapça, Farsça ve Kürtçeden Türkçeye çeviren İnce kendi hikayesini, kaygılarını, korkularını, endişelerini, imkan ve imkansızlıklarını, mutluluk ve mutsuzluklarını anlatıyor Çevirmen adlı kitabında. Aktardığı olayların evrensel, bölgesel, tarihsel, yerel ve kişisel anlamlarını da yorumlamayı ihmal etmeden Türkçe’ye çevirdiği dört kitap eşliğinde bizi kişisel hikayesinin farklı boyutlarına şahit kılıyor.
Seyyid Kutup’un ünlü tefsiri Fizilalil Kur’an’ın mütercimlerinden biri olan Vahdettin İnce, Tabatabai’nin tefsiri el-Mizan, Molla Barzani’nin Irak’taki mücadelesini ele alan kitabı ve Hasaneyn Heykel’in Hz. Peygamber’i konu edinen kitabı ekseninde içinde yaşadığımız coğrafyanın son yüzyılına dair görüşlerini de bize aktarma fırsatı ediniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder