13 Mart 2020 Cuma

İstihdam piyasasının mevcut ve muhtemel problemleri

Türk ekonomisinin kronikleşmiş meselelerinin başında gelir işsizlik ve istihdam meselesi. Özellikle genç nüfusta görülen yüksek orandaki işsizlikler kimi zamanlarda göz korkutucu boyutlara ulaşabiliyor. Bunun yanısıra bazı mesleklerde o mesleğe uygun bilgi birikimi ve yeteneğe sahip insan sayısının azlığı dikkat çekerken başka bazı mesleklerde iş başvurularının başvuran kişinin “overqualified” bulunması sebebiyle geri çevrildiğine de şahit oluyoruz.
“Türkiye’de işsizlik oranı neden yüksek? İstihdam piyasası hangi bakımlardan sorunlu bir yapıya sahip? İşsizliği azaltmak için neler yapmak gerekir? Sağlıklı bir istihdam piyasasına ulaşabilmek için genel hatlarıyla ne tür politikalar üretilmelidir?” gibi ilk bakışta cevabı basit görünen, hatta hepimizin hemence eğitim, teşvik, reel ekonominin desteklenmesi gibi hazır kalıplı cevaplar ürettiğimiz (ki bu cevapların birçoğunun maç kazanmanın yolunun gol atmaktan geçtiğini söylemekten başka bir anlamı yok. Oysa golün nasıl atılacağı asıl sorun) bazı yakıcı sorulara makul cevaplar verebilmek için yazılmış bir kitap olduğunu söylüyor Mevlüt Tatlıyer, İstihdamı Paylaşmak adlı kitabının. İstihdam konusunun günümüz dünyasında son derece karmaşık ve komplike bir yapı arz ettiğini belirten Tatlıyer, bu yapıdaki problemleri teşhis etmeye dönük perspektifinde önceliği istihdamın ve istihdam piyasasının temelde hangi anlama geldiğini soruşturmaktan geçtiğini belirlemeye veriyor. Bunun için bu piyasanın nasıl oluştuğuna ilişkin bir bakış açısı kazanmak amacıyla işsizliğin olmadığının kabul edildiği sanayi devrimi öncesi geleneksel toplumlara bakarak modern dünyada istihdam piyasasının hangi merhalelerden geçerek ne tür bir dönüşüm geçirdiğini ve bugünkü formuna nasıl kavuştuğunu soruşturuyor.
İstihdam devrimi
İstihdam piyasasına bir sistem ya da bir organizma olarak bakan bir yaklaşımla on dokuzuncu yüzyılda gerçekleşen sanayi devrimini aynı zamanda bir “istihdam devrimi” olarak belirleyen Tatlıyer, kitabın ilk iki bölümünde sanayi devrimi öncesi “geleneksel” dünyada bulunmayan işsizlik kavramının modern dünya ile birlikte nasıl ortaya çıktığını tartışıyor. Ayrıca yirminci yüzyılda yaşanan verimlilik artışıyla birlikte çalışma sürelerinin dramatik bir şekilde azalmasının, kısmi çalışma süresi kavramının ortaya çıkmasının “istihdam” ve “işsizlik” gibi görünürde zamana ve mekâna bağlı olmadığı düşünülen kavramlarda yol açtığı değişimleri de irdeliyor.
Kitabının üçüncü bölümünde 1950’li yıllarla birlikte ciddi bir ekonomik/sosyal dönüşüm yaşamaya başlayan Türkiye’deki istihdam piyasasının dünü ve bugününü serimlemeye çalışan Tatlıyer, 1980’lerle ve özellikle 2000’lerle birlikte bu dönüşümün şiddetlendiğini ifade ederek bu dönüşüm sürecinin istihdam ve işsizlik kavramlarının anlamını da değiştirdiğini ifade ediyor. Modern dünyada ve Türkiye’de istihdam piyasasının üretmesi muhtemel problemleri ve bu problemlerin nasıl çözülebileceğini kapsamlı ve çok boyutlu bir şekilde tartışan Tatlıyer, kitabının sonuç bölümünde de somut politika önerileri üretiyor. Türkiye’nin sağlıklı bir istihdam piyasasına ve düşük işsizlik oranlarına sahip olabilmesinin mümkün olduğunun altını çizen Tatlıyer, bunun için doğru politikaları uygulamanın zorunluluğuna değiniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder