Psiko-epistemik düzensizlik
Bütün bu eleştirilere karşın Said’in kitabının özellikle 19. yüzyıl Şarkiyatçılığı’nın emperyalizmle suç ortaklığı konusundaki temel tezi, onun yapılandırılmış, kendi kendisine atıfta bulunan ve kendi kendisini kapatmış bir bilgi bünyesine eğilimli olduğu öncülü temelinde Şark diye adlandırılabilecek bir araştırma nesnesi icat ettiğine dayanır. Said, Şarkiyatçılığın İslam’ı indirgemeci, özcü ve dolayısıyla yanlış temsil ettiği düşüncesindedir. Şarkiyatçılığın İslam’ı bu yanlış temsil etme temayülü Garp/Şark kavramsal ikilisini inşasının da temelidir esasen.
Türkçe’ye“Modern Bilginin Eleştirisi” altbaşlığıyla çevrilen kitabı Şarkiyatçılığı Yeniden Düşünmek adlı kitabında Wael B. Hallaq, Said’in Şarkiyatçılık adlı eserinden yola çıkarak, yeri geldiğinde bu eseri de eleştirmeyi ihmal etmeyerek “modern benliğin kendini inşa” sürecine odaklanıyor. Modernliğin hemen her önemli unsurunun şu ya da bu şekilde Şarkiyatçılık sorununun ortaya çıkardığı meselelerle ilgili olduğunu kaydeden Hallaq, Edward Said’in aksine, Şarkiyatçılığın modern bilgi formlarını köklerine kadar saran psiko-epistemik bir düzensizliğin sebebi ya da baş sanığı olarak görmektense, bir semptomu olarak okumayı öneriyor. Hallaq’a göre, “Hem basit Şarkiyatçılık terimi hem de karmaşık Şarkiyatçılık kavramı, ciddi bir biçimde yanlış anlaşılmıştır; bu iki ifade, kısmen Said’in yazıları nedeniyle, ideolojik semantiğin alanında yaygın bir biçimde faal olan kaba siyasal sloganlar ve parolalar haline getirilmiştir. Bir bilim adamını “Şarkiyatçı” diye etiketlemek, bir suçlama tarzı, olumsuz bir unvan halini alırken, “tarihçi”, “mühendis”, “ekonomist” ya da hatta “antropolog” unvanları, hâkim olarak ama yanlış bir biçimde, nötr kabul edilir.” Oysa Hallaq’a kalırsa, “Şarkiyatçılığın gerçek bir siyasal eleştirisi, doğaya, liberalizme, sekülerizme, seküler hümanizme, antroposentrizme, modern devlete ve modernliğin kendi projesi için merkezi olarak geliştirdiği birçok şeye dair hususi bir kavrayışa yol açan temellerle başlamalıdır.” Said’in Şarkiyatçılık eleştirisi “gerçek” olmaktan çok “itibari” bir siyasallığı gözetir: Bu eleştiri elbette ilkel bir şekilde olmasa da siyasal toprakları işler lakin, eleştirel anlatısının öznesini, modern özneyi varsayar ve ona hiç dokunmaz. Bu bir yerde Said’in liberal hümanist tutumundan da kaynaklanır.
Etik bir özne arayışı
Etik bir özne arayışı
Said’in tersine Hallaq kitabındaki amacının özneyi eleştirel
çabaların önüne ve merkezine yerleştirerek ölçüsü etik bir teşekkül olan bir
öznenin olgusal olarak yeniden inşasının imkanlarını soruşturmak şeklinde
belirliyor. Bu yolda başlanması ve bitirilmesi gereken yerin Şarkiyatçılığı üreten ve ihata eden yapı ve
sistem olduğunu kaydeden Hallaq, onun herhangi bir akademik söylem alanı gibi,
açık bir biçimde bir türev olduğunu ve tüm türevler gibi bazı öncüllere sahip
olması gerektiğini düşünerek ilkin İmkansız Devlet adlı
çalışmasında oluşturduğu paradigmalar teorisini, Carl Schmitt’ten ödünç alarak
ayrıntılandırdığı “merkezi ihtisas sahası” kavrayışını devreye sokarak
Şarkiyatçı söylemi Said’in göz ardı ettiği daha geniş modernlik yapılarıyla
yeniden bağlantılandırmaya uğraşıyor. Çünkü, Hallaq için “eğer Şarkiyatçılık
makrokozmik modern bir yapının bir mikrokozmosuysa ve eğer modernlik ile onun
beşerî öznesi bütün biçimleriyle sömürgeciliği ve soykırımı talep ediyorsa
-bunlar olmadan olmaz-, bu durumda Şarkiyatçılık ile birçok bilgi biçimi Said
ile Şarkiyatçılık konusundaki diğer yorumcuların hiç eşelemeye çalışmadıkları
topraklarda vücut bulmuştur.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder