29 Mayıs 2020 Cuma

YAŞADIĞIMIZ GÜNLERE ZEYL


İçimizden en eskisi
O kadar sessiz, kendine uzunca bir süre önce küsmüş biriydi
                yine de uzun uzun susup düşünerek
                            -ne kadar benden az kişi, ne kadar bizden biri-
 gözlerinin bütün derinliğini kırparak dedi ki
             “kişinin kendine küskünlüğü o kadar uzun sürmemeli,
                                  insan çoğu kez unutur kendini ve geçmişi çünkü,
                 çiğ süt emmiş, dağlara teklif edilene hemen gönül koymuştur”

Bir yandan bir eli dokunurken henüz açmış pembe sarı şakayıklara
              soğuklardan hoşlanmaz,
soğuk şakalardan özellikle, gayet resmi, ama yine de bizden biri,
sever o yüzden gürbüzce üstümüze açan güneşi, müjdeler hepimize
şu karşıda gördüğümüz tepeyi dolanarak gelen yaz yelini
uzanıp gömlek cebinden çıkardığı paketi, yakarken bir dal sigara
    diğer elinde bir çay bardağı, ışıldayan bordo kırmızı renkleriyle
                           hiçbir ıstırap çekmeden geçen ömrü aklına geldi

Yuvarlak gözlüğün çerçevesini düzeltirken, burnunun üstüne inmiş,
          sıralarken ağzına hiç yakışmayan birtakım, bazı, bir kısım sözleri,
kar beyazı yüzü asık, biraz daha düşünceli bakıyor çay bardağına, ince belli,
elinde sımsıkı kavradığı, düşüncesi pek besbelli, lakin söylenmesi zor
                     “Şimdi bu porselen bir fincan olsaydı çay soğurdu çoktan,
oysa bir türlü soğumuyor işte yanıp duran o harlı ateş,
                 sonu belirsiz, birtakım, bazı, bir kısım berbat sözler
                                                         soğutmuyor sürekli gürleyerek yanan ateşi,
içimize bu ateşi düşürenlerden hesap sormalı değil mi?


Evet haklısınız, bana ne deseniz haklısınız, siz hep haklısınız
eve dönmekte epey geciktim, dokuz yıl sürdü buraya yürüyüp gelmem
dokuz yıl bataklıklardan geçti yolum, eşkıyalarla dövüştüm yolumu kesen
ejderhalar derseniz ateş püskürdüler attığım her adıma, her soluğuma bir sansar dadandı
                çağlayarak akan ulu bir ırmak, üç uçurum aştım, altı tepe saydım yoluma çıkan
saymadım daha yolumu saptırmaya çalışanları, o hilekâr kör şeytanı,
                                                     gün geldi kuytu mağaralarda geceledim tek başına,
-Ah içimizden kim sükutu bir mağara belledi?-
ama bana yolu şaşırtacak yanlış sapaklara hiç adım atmadım,
             ve geldim işte, eve geldim, bir bahar yeli, bir doğum sevinci kapladı her yeri,
kandiller yakıldı, eşyaların tozu alındı, kaldırıldı üstü örtülmüşlerin örtüsü,
benimle açığa çıktı bütün kelimeler, cümleler, tüm lanetler benden gizlendi
                                                        bana bırakılan bir bardak çay değil
                                                                   dostların tümüne sıçrayan bir sevinçti

Sevinçle bakalım, kendimize bakalım!
Bir avuçtuk ve hâlâ bir avucuz!
Kimseye sözü geçmeyen bir avuç!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder