7 Mayıs 2022 Cumartesi

Aydınlanma hakkında her şey

 18. yüzyıl Avrupa'da entelektüellerin dini dogmaları, toplumsal hiyerarşileri ve mutlakiyetçi yönetim biçimlerini sorguladığı, eşitlikçiliği ve serbest düşünceyi yüksek sesle savunduğu bir dönem olarak kayda geçer. Bu döneme sık sık Aydınlanma dönemi ya da çağı denir. Peki ama Aydınlanma nedir? Aydınlanma süreci hem tarihsel olarak hem de kavramsal olarak neleri içerir? Avrupa'da Martin Luther'in 95 teziyle başlayan reformasyon süreci ve din savaşlarının sonlanarak yerini insanların barış içinde bir arada yaşayabilmenin yolunu dinsel olanın dışında aramaya başladığı süreç başta olmak üzere modern bilimsel devrimle mümkün hale gelen ve metafizik zeminleri sorgulanabilir hale dönüştüren süreç ve dini ritüellere atfedilen değerlerin artık gündelik insan faaliyetlerine atfedilmeye başladığı sürecin örtüştüğü Aydınlanma çağının nasıl anlaşılması gerektiği önemli bir tartışma konusu. Aydınlanma sürecinin hangi unsurları içerdiği, bu unsurlardan hangisinin ötekiler üstünde belirleyici bir öneme sahip olduğu gibi hususlara sahip birçok tartışma gündemdedir.

1783 yılının Aralık ayında Johann Friedrich Zollner adlı bir ilahiyatçının Berlinische Monatsshrift adlı dergide yayınlanan yazısında yer alan "Aydınlanma Nedir?" sorusu ile başlayan "Almanlararası" bir tartışma Aydınlanma Nedir? adıyla Kant, Erhard, Hamann, Herder, Lessing, Mendelssohn, Riem, Schiller, Wieland isimlerinden makaleler içeren derlemede yer verilen tartışma. Bu tartışmanın yaklaşık farklı biçimlerde on yıl boyunca sürdüğünü ifade etmek gerekir.

Aydınlanma nedir?

Aydınlanma nedir sorusuna verilen cevaplar arasında en gözdesi konumunda görünen ve en çok ilgi çeken Immanuel Kant'ın yazdığı yazıdır elbette. Kant'ın "Aydınlanma Nedir? Sorusunun Cevabı" başlığını taşıyan ve sözkonusu dergide 1784 Aralık'ında yayınlanan yazısı etrafında Fransız postyapısalcılarının (başta Michel Foucault'un) yaptıkları yorumlarla yeniden güncellenip artık Avrupa'nın hemen bütün entelektüel mahfillerine konu olan tartışmanın çeşitlendiğini söylememiz mümkün. Kant'ın Aydınlanma'yı insanın kendi suçuyla düştüğü ergin olmayıştan çıkışı ve kurtuluşu olarak değerlendirdiğini biliyoruz. Kant'a göre "ergin olmayış", kendi aklını başkasının kılavuzluğu olmaksızın kullanamamaya işaret eder doğrudan. Kant'ın eleştirel felsefesinin en veciz özeti sayılabilecek yazıda Kant, aklın kamusal ve özel kullanımlarını da ayırıyor. Hamann'ın Kant'a yönelttiği eleştiri ise Kant'ın aydınlanmayı diyalektik olmaktan çok estetik bir biçimde, onu açıklamak yerine yorumlamayı tercih ederek düşündüğü savına yaslanarak onun kullandığı ve insana atfettiği "kendi suçu" ifadesini temel hata sayıyor.

Aydınlanmanın her halükârda olumlu anılabilir bir süreç olmadığı, kimileyin bazı yıkıcı etkiler taşıdığı da ileri sürülebilir. Bilhassa onun gelenek ve cemaatlerin önemini görmezden gelerek dinlere yönelik aşırılıklar içeren eleştirileriyle günümüzdeki birçok köktenci yaklaşımın oluşmasına zemin sağladığı iddia edilebilir. Yıkıcı etkiler konusunda başka bir iddia ise elbette aydınlanmacı fikirlerin kapitalizm ve sömürgecilik ile ilişkileridir. Kitaba yazdığı takdim yazısında Prof. Dr. Ahmet Ayhan Çitil özellikle Immanuel Kant'ın yazısının çözümleyip onun yazısının ışığında "Aydınlanma Nedir?" sorusuna yeni bir dizi cevap önerme işinin Türk toplumunun geleceği bakımından elzem bir hale dönüştüğünü belirtiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder