28 Mayıs 2022 Cumartesi

Tüm yönleriyle mistik gelenek

 İslam medeniyetinde manevi, fikri, sosyal, kültürel ve sanatsal bakımlardan ağırlığı yüksek bir eğilimdir tasavvuf ya da Batı'da bilindiği şekliyle sufizm. Kökleri Hz. Peygamber dönemindeki Ashab-ı Suffa'ya kadar uzatılan sufi eğilimin esasen İslami olmayıp başka kültürlerden etkilenmelerle oluştuğuna dair rakip entelektüel akımlar tarafından dile getirilen çeşitli iddialar mevcutsa da tarihsel bakımdan bu iddiaları çürütücü nitelikler taşıyan örnekler de bulmak mümkündür.

Türkçeye Sufizm: İslam'ın Mistik Geleneğine Giriş adıyla çevrilen kitabında Carl W. Ernst, Amerika'da hem manevi arayış içinde olanlar hem de farklı sosyal disiplinler içinden gelenlerin yoğun ilgi gösterdiği tasavvufu konu ediniyor. Klasik oryantalist ezberlerin dışına çıkarak sufizmin hem geleneksel Asya ve Afrika'daki anavatanında bin yılı aşkın bir süredir hem de özellikle yirminci yüzyıl ortalarından bu yana Amerika ve Avrupa'da önemlileşen dini, kültürel, siyasal ve toplumsal rollerini ana hatlarıyla ortaya çıkarmaya uğraşan Ernst, böylelikle sufizm dendiğinde hem Amerikalı ve Avrupalıların zihinlerinde dini bir kategori olarak şekillenen çeşitli tasavvurları hem de sufizm sempatizanları ile modernizm, fundemantalizm ve oryantalizm arasındaki çekişmeli tasavvurları sorguluyor.

Sahte sufizm

Oryantalistlerin sufizm ile dini pratik ve uygulamaların bütünü için tanımlayıcı bir terim olarak ilgilendiklerini belirten Ernst, Müslüman mistiklerin ise geleneksel olarak belirli ahlaki ve manevi idealleri dile getirmek üzere normarif bir şekilde kullandıkları bir kavram olduğuna dikkat çekiyor. Modern dönemde, kendi perspektiflerini meşrulaştırmak isteyen modern sufi liderlerin İslami uygulamaları ve kimliği önemsemeyenlerin sufizm olarak sunageldikleri şeylere "sahte sufizm" dediklerinin altını çizen Ernst, ayrıca sufizmi İslam'ın çarpıtılması olarak kavrayıp kınayan selefi eğilimler ile onu Orta Çağ'dan kalma batıl bir inanç olarak gören ve karşı çıkan seküler modernistlere de değiniyor.

Kitabında sufizm kavramını yalnızca kendilerini sufi olarak tanımlayan veya başkaları tarafından böyle tanımlanan kişileri değil, aynı zamanda genel olarak sufilerle bağlantılı bütün tarihi gelenekleri, metinleri, eserleri ve uygulamaları kapsayacak şekilde kullanan Ernst, sufizm ile İslam arasındaki uygun ilişkinin ne olduğuna dair karar vermekten de bilinçli bir şekilde kaçınıyor.

Eski moda oryantalizmin birtakım siyasi tutum, istifham ve önyargılarla tartışma gündemine taşıdığı mülahazaları eleştiren Ernst, bununla birlikte, sufizm gibi bir geleneği herhangi bir mistifikasyona başvurmadan dini araştırma bakımından incelemenin, sempati ile değerlendirmenin de mümkün olabileceğini söylüyor. Kitabında yoruma dayalı tasviri benimseyen Ernst, böylelikle hem sufizmi tasvir etmede hem de onu çevreleyen tartışmalı konuları işaret etmede elverişli bir tutum sergiliyor.

Pakistanlı kavvali sanatçısı Nusret Fatih Ali Han'dan, Amerika'da birçok çevirisiyle en çok satan şair olarak ünlenen Mevlâna Celaleddin Rumi'ye kadar sufizmin Batılı popüler kültürdeki yerine de değinen Ernst soyut felsefi doktrinleri açıklamaktan ziyade sufizm uygulamalarına ve öğretilerine katılımın anlamı üzerinde duruyor. Ernst'in kitabı sufizmi geçmişin geleneksel bir fenomeni olarak ele almak yerine onun çağdaş önemini kavramayı kolaylaştırmak amacıyla mevcut tezahürlerini irdeliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder