22 Temmuz 2022 Cuma

Modern felsefe ve yükselişi

 Modern uluslararası sistem ve uluslararası ilişkilerin temel esaslarını belirleyen ve 1648'de imzalanan Westfalia anlaşmasının sona erdirdiği 30 yıl savaşlarının ardından 1789'daki Fransa Devrimi'ne kadar geçen yaklaşık 150 yıllık dönemde Avrupa'daki fikri hareketlenmenin Aydınlanma ve söz konusu dönemin Avdınlanma Çağı olarak adlandırılması mutaddır. Protestanlar ve Katolikler arasındaki son büyük din savaşı anlamına gelen 30 yıl savaşlarının ve Galileocu yeni bilimsel anlayışın ardından bu 150 yılda Descartes, Hobbes, Spinoza, Locke, Leibniz, Hume, Voltaire, Rousseau gibi düşünürlerin tartışmaları ve felsefi sorgulamalarıyla modern dünyanın temellerinin atıldığı önemli bir zihinsel devrim yaşandığı kuşkusuzdur.

Saydığımız bu isimlerin hepsinin alaylı olduğu vurgulanmalı; pek çoğunun üniversiteyle herhangi bir işinin olmadığını belirtmeliyiz. Bu isimlerin yeni bilim ve Hıristiyanlıktan kaynaklı çalkantı ve karmaşaların sonuçlarını incelemelerinin geleneksel öğreti ve tutumların pek çoğunu reddetmeleriyle bittiği de iyi bilinen bir husustur. Zihinlerindeki sorular açıktır: Bilimin ilerlemesi; kendimize dair anlayışımız ve Tanrı'ya dair fikirlerimiz açısından nelere sebep oluyor? Bir hükümetin dini çeşitliliğe nasıl yaklaşması gerekiyor? Hükümet aslında ne için gereklidir? Modern zamanlar boyunca sürekli sorulan bu soruların şekillenmesinde söz konusu düşünürlerin etkili olduğu kuşkusuzdur. Günümüzde de sık sık sorulan bu soruları cevaplarken genelde onlara atıf yapılması bu durumu yeterince gösteriyor.Uzun yıllar boyunca ünlü Economist dergisinin de yazı işleri müdürlüğünü yapan İngiliz düşünce tarihçisi Anthony Gottlieb'in kaleme aldığı ve Türkçede Aydınlanma Rüyası: Modern Felsefenin Yükselişi başlığını taşıyan eser 17. ve 18. yüzyıllar boyunca süren Aydınlanma felsefesini isimler düzeyinde ele alıyor. 17. yüzyılın kimi insanların tarihin tersten işlediğini düşünmeye başladığı bir yüzyıl olduğunu belirten Gotlieb, bu insanlar için hürmet edilmesi gereken düşünürlerin Aristo, Platon gibi antik düşünürler olmaktan çıktığını ifade eder; artık hayran olunması gerekenler bizlerdik. Bu fikri berraklaştıranın Francis Bacon olduğu besbellidir. Bu fikri onyedinci yüzyılda en iyi ifade eden ise hiç kuşkusuz Blaise Pascal'dır. Pascal'a göre "Eğer antik Yunanlar, onlara gösterdiğimiz hürmeti kendilerinden önce gelenlere gösterseydi hayranlık uyandırıcı başarılara asla imza atamazlardı."

Düşünen insanların hedefi

Bacon'un düşünen insanların önüne koyduğu hedefin "tüm akılları bir araya toplamak için zili çalmak" olduğunu belirten Gottlieb'a göre Bacon bunda başarılı oldu, onun önceki yüzyılların "yozlaşmış öğrenimi"ne yönelttiği sert eleştiri yeni çağın en keskin zekalarından bazılarına cazip ve mantıklı geldi. Bu eleştirisinde Bacon bolca boş vakte ve sınırlı okuma listesine sahip okul hocalarının zekasının manastırların ve üniversitelerin hücresine kapatılmış bedenler gibi bir avuç yazarın hücresine kapanmış olduğunu ileri sürüyordu. Kitabında Aydınlanma döneminde öne çıkan isimleri ayrı ayrı ele alan Gottlieb onlar sayesinde entelektüel açıdan daha maceralı ve daha az cahil bir dünyada yaşadığımızı iddia ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder