28 Aralık 2023 Perşembe

Türkiye'nin hakikat mücadelesi

 Günümüzde siyasetten sosyolojiye, reklamdan sinemaya, diplomasiden sağlık ve tıbbi konulara, turizmden kültür ve sanata, güvenlikten eğitime kadar birçok birbirinden farklı alanda önemli bir bilgi düzensizliği yaşandığını söyleyebiliriz. İletişimin dijitalleşip yaygınlaşması bir yerde bu düzensizliğin hem kendisinin hem de etkisinin artmasına sebep oluyor: Yanlış ve sahte haberlerle beslenen dezenformasyonla gündelik hayatımızın hemen her aşamasında karşılaşıyoruz handiyse; geleneksel kitle iletişim araçlarından sosyal medya platformlarına kadar birçok seviyede bize ulaştırılmaya çalışılan bilgi, haber ve içeriklerde kimi zaman yanıltılmaya çalışıldığımız açık. Dezenformasyon üreticilerinin bizim duygu ve düşüncelerimizi böylelikle etkilemeyi, değiştirmeyi, yönlendirmeyi, biçimlendirmeyi hedeflediği bilgi, haber ve içerikler sayesinde kanaatlerimizi ve kararlarımızı da belirlemeye çabaladığını iddia edebiliriz. Ulusal güvenlik meselesine dönüşen dijital dezenformasyonla mücadele etmenin gerekliliği bu açıdan gayet açık.

Kurgu içerikler

Dijital dezenformasyonun başta Batı merkezli siyaset ve medya perspektiflerinden beslendiğini, bu perspektif yoluyla doğrudan ya da subliminal yollarla zihinlerimize işlenmeye çalışılan dezenformatif içeriklerin haddi zatında sahte ve kurgu içerikler olduğunu, bunlarla mücadele etmenin de hakikat mücadelesinin bir gereği sayılması gerektiğini vurgulayabiliriz.

Özellikle Türkiye'nin dezenformasyona en fazla maruz kalan ülkelerin başında geldiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'un editörlüğünü yaptığı "Enformasyon Savaşından Dezenformasyon Savaşına" başlıklı kitap on makaleyi bir araya getiriyor. Dezenformasyon ve manipülasyon meselesini son derece geniş bir spektrum için ele almaya imkân tanıyan makalelerde yapay zeka ve demokrasi tartışmalarından dijital diplomasiye, uluslararası medyadan dijital ebeveynliğe, televizyon dizi ve filmlerinden Türk ve İslam karşıtlığına, Türkiye'nin sınır ötesi harekatları konusunda uluslararası yapılan manipülasyonlardan doğrulama platformlarının işleyişine kadar birçok mesele ele alınıyor.

Türk algısı

Makalesinde Mesut Aytekin Netflix'te yer alan 6 Underground filmini çözümleyerek filmde Türkiye ve Türk algısı üzerine ciddi bir dezenformasyonun olduğunu tespit ediyor. Filmin kitleleri Türkiye, Türkler ve İslamiyet hususunda olumsuz şekilde manipüle ettiğini bulgulayan Aytekin, Netflix'in dünyaya yayılmış geniş hedef kitlesi ve farklı içerikleriyle Amerika'nın dünya politikasını desteklemek üzere onu kutsamak ve yüceltmek isterken bilinçaltlarında olumsuz bir Tük algısı oluşturmaya çalıştığını belirtiyor.

Amerikan ve Avrupa dizi ve sinema sektörlerindeki Türk ve Türkiye algısını analiz eden Oğuzhan Bilgin de yıllar içinde inşa edilen Türk ve Türkiye karşıtlığını inceliyor. Bilgin, özellikle 2000 sonrası Türkiye karşıtı manipülasyon yapan dizi ve filmleri, PKK propagandası yapan filmleri, Türk diasporasına dönük manipülasyona girişen filmleri, sözde Ermeni soykırımı temalı filmleri, radikal İslami terörizm temalı İslamofobik manipülasyona dayalı filmleri irdeliyor. Bilgin, "hem diasporadaki hem Türkiye'deki Türk karşıtlığını Batılı Türk karşıtlarını aratmadığı"nı belirttiği makalesinde Türkiye'yi ve Türkleri "şeytanlaştırma" faaliyetlerindeki artışın, özellikle sinema ve dizi film sektöründeki Türk karşıtı manipülasyonların Türkiye'nin dünya siyasetindeki ağırlığı artan bir güce dönüşmesini engellemek amaçlı olduğunu da vurguluyor.

Kitapta ayrıca, Türkiye Sosyal Ağ Haritası verilerine dayanarak sosyal medya kullanıcılarının sosyal medya mecralarına güvenini, sosyal medyanın denetlenmesi ve düzenlenmesine karşı yaklaşımlarını irdeleyen İsmail Çağlar'ın; büyük veri üzerinden seçim kampanyalarının manipüle edilmesini, dijital çağda kitlesel gözetim ve yapay zeka gölgesinde demokrasinin karşılacağı sorunları çözümleyen Enes Bayraklı ve Şeyma Filiz'in; Litvanya, Letonya ve Estonya gibi Baltık ülkelerine karşı Rusya tarafından yürütüldüğü iddia edilen dezenformasyon faaliyetlerini "örnek olay" olarak seçerek dezenformasyonun hibrit bir tehdit olarak basıl araçsallaştırıldığını gösteren Oğuz Kuş'un makaleleri de yer alıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder