15 Mart 2014 Cumartesi

Edebiyatsız hukuk olur mu?

Özellikle Franz Kafka’nın çetrefilli, okuruna birçok yorum güçlüğü çıkaran, çeşitli yollarla ele alınabilecek ve ama her seferinde ve her okunuşunda okurun muhayyilesini kışkırtan “Yasa Önünde” metni hukuk ve hukuk metinleri ile yasa, hak ve diğer kavramlar arasındaki ilişkilerin sorgulanmasında edebiyatın, alegori, eğretileme, kinaye vb. söz figürlerinin önemini gözler önüne sermektedir.
Türkiye’de yaşanan birçok hukuki tartışmanın yasa metinlerinin lafzından kaynaklandığı da sık sık ileri sürülür. Bir kelimenin nasıl yorumlanacağı, ne şekilde ele alınması gerektiği sonuçları sistem açısından ölümcül olabilecek tartışmaların doğmasına yol açmaktadır sürekli. Hukukun formel soyutluğu ile hayatın kıpır kıpır olan canlılığı arasında sürekli gerilen bir toplumdur Türk toplumu.
Hukuk tartışmalarında en çok ıskalanan şeyin hayatın capcanlı gerçeği oluşu; hayatı kanunların ruhuyla değil de biçimlerine sıkıştırarak ele alma tavrının toplumumuza yaşattığı hafakanların bir parçasıdır öte yandan. Hayatın capcanlı kımıltısını ise en iyi hissedebileceğimiz, hayattaki akışın farklılaşmalarını süzebileceğimiz metinler ise genelde edebi olmakla maruftur.
Hukuk ya da Kukla Tiyatrosu: Edebiyat ve Hukuk Yazıları, hukuk antropolojisi ve Spinoza düşüncesi üzerine eserler vermiş olan Cemal Bâli Akal’ın, “Burası Tanzanya mı, Karanfil”den (2011) sonra yayımlanan ikinci deneme kitabı. Akal bu derlemede Sofokles, Euripides, Shakespeare, Cervantes, Swift, Sade, Büchner, Stendhal, Dostoyevski, Melville, Kafka, Conrad, Barrie, Musil, Camus, Faulkner, Koestler gibi devlerin eserlerinde dolanarak, edebiyatsız bir hukuk kavrayışının sadece fakir değil, bazı hukukçular bunu bilmese de, gerçekte olanaksız olduğunu gösterir. Fakat bunu edebi metinlerde hukuki terim avına çıkarak değil, “edebiyat ve hukuk” denince şartlı refleks haline gelmiş kabulleri sorgulayarak, asıl olanın hayatın kendisi olduğunu unutturan her türlü indirgemeciliğe şüpheyle yaklaşarak, yasa bekçilerinin bönlüğünün karşısında, kendi akıl sağlığımızı korumak için, en etkili yöntemin belki de ironi olacağını hatırlatarak yapar. 
Dahası, Akal’ın denemeleri, edebi metinler ile siyasi hukuk kuramı arasındaki ilişkiyi irdelerken şu çetin meseleye, “özgür irade mi, yoksa zorunluluk mu?” ikilemine gelir dayanır hep. Kitaptan gelen şu soru üzerine bolca düşünülmesi gerekli bir soru kanaatimizce: Hukuk sisteminin soyutluğundan azade bir haklar mücadelesi verirken, “gerçek bir karşı çıkış için, insanın önce kendisini kuşatan zorunlulukları mı kavraması gerekir acaba?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder