4 Mart 2014 Salı

Tarihyazımı - tarihyorumu

Herodotos’un Aynası, gerek sunumuyla gerekse yaklaşımıyla sadece tarihçilik mesleğiyle değil, antropoloji, edebiyat eleştirisi, dinler tarihi alanlarıyla ilgili de yeni bir bakış sunuyor.

Walter Benjamin’in vurguladığı gibi tarih, kazananların zaferlerini anlatır hep. Tarihin enkazı altında kalanların, kaybedenlerin, yenilenlerin, ötekilerin belki de sadece sessiz çığlıkları kalmıştır. Benjamin’in “Tarihin havını tersine tarama” şeklinde önerdiği yaklaşımın da çoğu kez bu öteki ve ötekilik diyalektiğinden kurtulamadığını, onu bir türlü alt edemediğini görürsünüz. Tarih evraklarla, belgelerle yazılır. Geçmişten bugüne devreden kayıtlarla... Bu tarihçilik mesleğine bir yerde yorumculuk niteliği de katar. Geçmişten bugüne devreden kayıtların yeniden okunma, anlaşılma, yorumlanma ve tarihçinin anlatısına dahil edilme şekilleri bu yorumbilimin temel özellikleri arasında yer alır. Tarih yazımı disiplininin “bilimsel nesnesi” geçmiş olduğu kadar, geçmişi temsil ettiği düşünülen “kayıtlar”dır da; onların yorumlanması, alt edilmesi, ötekiliklerinin giderilmesi, anlaşılabilir ve anlatılabilir kılınmasıdır özde tarih disiplini.
Yazdığı tarih kitabıyla tarihçilik mesleğinin, vakanüvisliğin atası kabul edilen Herodot’u ve kitabını yorumlayan Hatrog metinler ve yorum ilişkisini Herodot’un Tarih kitabı özelinde şöyle anlatıyor: İşte böylece bir kültür (en azından bizimki) oluştu; bu kültür sürekli onu oluşturan “metinlere” dönmüş, bu metinleri ilk kez bile okunsalar yeniden okunuyorlarmış gibi evirip çevirmiştir. Bu kültür ister bundan gurur duysun, ister yakınsın, isterse bunları tahnit etsin ya da reddetsin, bu metinlerin ipliğiyle örülmüş ve sanki onlar tarafından “okunmuştur”. Bir kültür tarihçisinin görevi, bu metinlerin, yorumbilim diliyle söylersek, bir zamanlar yanıtlamış oldukları soruyu yeniden kurgulayarak, oluşumlarından günümüze kadar (kimi zaman da yokluklarıyla) yarattıkları beklenti ufuklarını yeniden çizerek, işareti ve ifadesi oldukları hesapları yeniden ortaya koyarak, birbiri ardına neden oldukları anlam kaymalarına yeniden parmak basarak, yeni bir okumaya açmaktır. Böylesi bir tarihselleştirmesi değil, onların güncel olmayan günceliklerini, yani artık sormadığımız, soramadığımız ya da sadece sormayı “unuttuğumuz” sorulara verdikleri yanıtları duyurmaktadır. Bir yazısal tür ve bir bilim dalı ile aynı adla anılan Herodotos’un Tarih’i, hiç kuşkusuz bir ana metin rolü oynamıştır.
Peter Burke’ün deyimiyle “bir tarihçinin yine bir tarihçi üzerine yaptığı en etkileyici çalışma” olan bu kitap Fransız Adademisi’ninMontyon Ödülü’nü kazandı. Hatrog, halen İtalya’da 1996’da yayımlanmaya başlayan 5 ciltlik I Greci başlıklı, Yunan dünyası üzerine yüzden fazla uluslararası araştırmacının yazılarını bir araya getiren yayının yönetim kurulunda yer almaktadır.
Herodotos’un Aynası, gerek sunumuyla gerekse yaklaşımıyla sadece tarihçilikle ilgilenenlere değil, antropoloji, edebiyat eleştirisi, dinler tarihi alanlarıyla ilgilenenlere de yeni bakışlar kazandırabilecek bir çalışma. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder