29 Haziran 2017 Perşembe

Modern toplumlar ve din

18. ve 19. yüzyıllarda gelişen modern zihniyet, bilim ve teknolojideki yeniliklerle birlikte modern toplumlarda dinin bir yeri ve işlevinin kalmadığı da düşünülmeye başlanmıştı. Bilim ilerledikçe dinin dünyayı açıklama ve anlamlandırma girişiminin yerini tutacak bir tazelik getireceği umudunu taşı-yordu bu yüzyıllardaki egemen zihniyet.
19. yüzyılda özellikle Auguste Comte ve Émile Durkheim gibi sosyologlar dinin ilkel toplumlarda bir yeri olan, bu toplumlarda işlev gören bir ku-rum olduğunu ileri sürüyor, modern toplumlarda din olgusunun ilerlemeyle birlikte yavaş yavaş ortadan kalkacağını öngörüyorlardı.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren modern toplumlarda dinin rolünün, işlev ve itibarının azalacağına dair taşınan ve bakış açısına göre iyim-ser ya da kötümser sayabileceğimiz öngörüler yüzyılın ikinci yarısından itibaren değişmeye başladı. Bu değişimde elbette yüzyılın ilk yarısında nere-deyse dünya çapında yaşanan iki büyük savaşın, katliam ve zulümlerin etkisi kadar modern bilimsel gelişmelerin bu savaşlarda tuttuğu yer ve doğur-duğu sorunların da büyük payı vardı.
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin dünyanın ekolojik dengesine verdiği zararlar, modern hayatın getirdiği psikolojik baskılar, modern toplumların yaşadığı ekonomik ve siyasal dengesizlikler de din olgusuna yönelik pozitivist sosyolojik bakışın öngörülerini yanlış çıkardı.
Yeni dindarlaşma eğilimi
Özellikle 1960’lı yıllarla birlikte dünya çapında modern toplumlarda din bir olgu olarak zayıflamadı, aksine geniş kitlelerin dine ve dini ha-reketlere yöneldiği, yeni bir dindarlaşma eğiliminin ortaya çıktığı görülmeye başlandı. Bu dindarlaşma eğiliminin izlerini elbette her zaman zaten var olan büyük dinlerde aramak da gerekmiyordu üstelik. Modern zamanlarda da birçok kült ortaya çıkmış, sahte dinler de kendilerine birçok mürid bağlayabilmişti. UFO’culuklar, Scientology, new-age dinsellikler bu tür yönelimlerin örneği olarak görülebilir.
Recep Şentürk kitabında bu yeni gelişmelerin din sosyolojisi alanında 1960’lı yıllardan itibaren geliştirilen yeni düşünce ve bakış açılarını aka-demik bir dille ele alıyor, modern toplumlarda dine yönelik artan ilginin ve yönelişin doğurduğu düşünce değişimlerinin din sosyolojisi alanına yansı-malarını ortaya çıkarmaya uğraşıyor. Esasen Recep Şentürk’e göre, din, insan varoluşunun temelinde yatar ve bu sebeple de kolay kolay insanlar dinden koparılamaz. Din sosyolojisi alanındaki yeni düşünce ve yaklaşımlar da bu gerçeği vurgulamak üzere yeniden ele alınabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder