16 Mayıs 2018 Çarşamba

Adil siyaset için uygulamalı anlayış rehberi: Nizamülmülk ve Siyasetname'si


Klasik kültürümüzde siyaset etrafında oluşmuş literatür dört grupta tasnif edilebilir. En önemli örneği Farabi'nin Âraû ehli Medineti'l Fazıla olan ve en genel anlamıyla pratik felsefenin siyaset bölümünü oluşturduğunu düşünebileceğimiz siyaset felsefesiyle ilgili kitabiyat bu gruplardan ilki iken, Maverdi'nin el-Ahkamu's Sultaniye ve'l Velayetü'd Diniyye'si ile İbn Teymiyye'nin es-Siyaset-üş- Şer'iyye fî Islah'ır Raî ve'r Raiyye'sinin mümtaz örnekleri arasında yer aldığını vurgulayabileceğimiz ve 'siyaset' meselesi hakkında nazari bakımdan İslami hükümlerin neler olduğunu soruşturan 'siyasal fıkıh' kitapları da ikinci grubu oluşturur. Bu ilk iki grubun siyaset meselesine yaklaşımlarının teorik zeminde kaldığı görülürken, üçüncü ve dördüncü grubu oluşturan siyasetnameler ve layihaların ise beşeri pratiğin zaman-mekan ve toplum içinde teşkil etmiş pragmatiğini kendilerine mevzu edindiklerini vurgulamak icap eder. Elbette kültürümüzde İbn Haldun'un ilm-i umran'a giriş olarak tasarladığı abidevi Mukaddime gibi asla yalnızca bu gruplar içinde düşünülemeyecek, ama onlarda içerilen bütün hususlara bir şekilde değinen eserler de yer alır.

Siyasetnamelerin önemi
Layihalar herhangi bir siyasal toplumun mevcut hali  ya da bu halde karşılaşılan sorunlar için bu toplumun egemenine sunulmuş 'bilgi raporları' olarak kavranabilir. Bu açıdan layihalar özel sorunlara özel çözümler içerir. Sözgelimi Koçi Bey Risalesi bu tür bir layiha olarak dikkat çeker. Siyasetname geleneği ise, devrin egemenine ve yöneticilerine nasihatte bulunmakla, önceki devirlerin sultanlarının ve emir sahiplerinin yaşadıklarından çıkarılacak ibretleri aktarmakla yetinir çoğu kez ve bu anlamıyla siyasetin 'hükümdarlık sanatı' boyutunun oluşumunda etkin olan bilgileri bir araya getirirler. Bir anlamda siyasetnameler Aristocu pratik bilgeliğin (phronesis) siyaset alanındaki şekillenişini özetlerler. (20. yüzyıldaki 'felsefi hermenötik' üstadı Hans Georg Gadamer bu nitelikleriyle phronesis'i her türlü 'beşeri bilim'in merkezi konumuna yerleştirir.) Her ne kadar Aristo için pratik bilgelik, bir uygulamalı anlayış biçimi olarak bilgi gibi önceden var olan hakikatlerden oluşmayıp müzakere gerektiren ve bu müzakere yoluyla, geçmiş anlayışta üstü kapalı bir şekilde varolanın teemmüle ihtiyaç duyan bir tarzda keşfedilerek onun bugünkü anlayışla bağlantısını kuran bir faaliyet ise de siyasetnamelerin bu faaliyeti doğrudan cisimleştirdiklerini de düşünebiliriz. Siyasetnamelerin geçmiş hükümdarların hayatlarından aktardığı hikayeler ve ibretler, onların başına gelen olayların değerlendirilmesi, bu bakımdan pratik bilgeliğin içermesi gerekli 'müzakere' boyutunun siyasetnamelere aktarılmış şeklidir. Siyasetnameler bu açıdan da klasik İslam dünyasındaki 'iktidar, hakikat ve yönetimsellik' ilişkilerinin nasıl kurulduğuna ilişkin yapılacak değerlendirmelerde en önemli kaynaklardandır.

Büyük Selçukluların Büyük Veziri: Nizamülmülk
İçinde bulunduğumuz ay doğumunun bininci yılını (10 Nisan 1018) idrak edip anacağımız ve devrin Abbasi halifesinin verdiği unvanla Nizamülmülk olarak bilinen Hasan bin Ali bin İshak Tusi, Türk devlet geleneğinde örneklerine az rastladığımız türden bir 'muhteşem ikinci adam'dır. Bu tür muhteşem ikinci adamlar meclisinde Bilge Kağan'ın Tonyukuk'u, I. Alaeddin Keykubat'ın Celaleddin Karatay'ı ve Kanuni Sultan Süleyman'ın Sokullu Mehmet Paşa'sıyla birlikte baş köşede oturur. Bu tür 'muhteşem ikinci adam'lara tarihimizde az rastlanır, çünkü genelde tarihsel sürece ilişkin bakışlarda nedense ilk göze çarpanlar hep birinci adamlar, en ön safta olanlardır; bakışların da bunlara yönelmesi kadar doğal bir şey yoktur. Tarih yazarken Sultan Alparslan dönemi denir, Kanuni dönemi denir, Fatih dönemi denir, II. Abdülhamid dönemi denir; ama sözgelimi, Nizamülmülk dönemi nadir söylenir. İki sultana, hem Alparslan'a hem de Melikşah'a vezirlik yapmıştır Nizamülmülk. 1071'deki Malazgirt Savaşı'nda Sultan Alparslan'ın hemen yanı başında yer alamamıştır, çünkü daha önemli bir meseleyle, Nizamiye medreselerinin kuruluşuyla ilgilenmektedir. Müderrisleri arasında İmam Gazali'nin de bulunduğu Nizamiye medreselerinin İslam medeniyetinin bilgi bedeninin teşekkülünde büyük bir rol oynadığı, siyasi ve kültürel bir krizin yaşandığı bir dönemde önemli bir teşebbüs olarak çağların anlayışlarına önemli bir katkı sağladığı söylenebilir.

Edebi değeri yüksek bir metin
Nizamülmülk'ün Siyasetname'si sadece siyasetname geleneğinin önemli bir halkası değildir bu bakımdan. Elimizdeki metnin siyasi açıdan önemli krizlerin yaşandığı, oldukça karışık ve korkulu günlerden geçilen; Batınî, Karmatî ve Mazdekî isyanların peşisıra patlak verdiği, Alamut kalesinde yuvalanan İsmaili-Haşhaşi terörizminin gemi azıya aldığı bir dönemde, 11. asır sonlarında, her ne kadar Sultan Melikşah'a sunulmak üzere yazılmışsa da Nizamülmülk'ün eğer kendisine bir şey olursa Sultan'a eseri sunması için yazdığı nüshayı emanet ettiği Muhammed Mağribi tarafından son şeklinin 1098 ila 1111 yılları arasında verilerek Sultan'a sunulduğunu biliyoruz. 1092'nin Ekim'inde Bağdat'a doğru hareket eden Melikşah'ın ardından Bağdat'a gitmek üzere yola çıkan Nizamülmülk'ün yolda kendisine bir istida sunmak bahanesiyle huzuruna çıkan bir Batınî-Haşhaşî fedai tarafından şehit edilmesinde rivayet odur ki Melikşah'ın diğer veziri Tac'ul Mülk'ün de parmağı olduğu söylenir. Nizamülmülk'ün Sultan Melikşah'la son dönemlerinde arasının açık olduğu, oğul ve torunlarının serkeşliği ve zulmü sebebiyle kendisini vezirlikten almakla tehdit eden Melikşah'a "Bu vezirlik diviti ve sarık, tacınla o derece bağlıdır ki diviti aldıktan sonra tacın da kalmaz gider" karşı tehdidini yönelttiği de mervidir.
Siyasetname'de ısrarla vurgulanan husus yöneticilerin halkın durumundan mutlaka haberdar olmaları, bürokrasiye ve mütegallibelere halkı ezdirmemeleri gerektiğidir, Nizamülmülk hükümdarlara adaleti daima ön planda tutmalarını öğütler. Her ne kadar Siyasetname tarihi bakımdan önemli bilgiler, detaylar içerse de bir tarih kitabı değildir; kitap ibret alınacak olayları aktarıp tutulacak doğru siyaset yolunu göstermeyi arzular; bu açıdan Nizamülmülk'ün eserinin edebi değeri de yüksektir. Dil ve üslup yönünden en üst seviyelere çıkabilmiştir.
Eşarî bir muhaddis olmasının da yoğun etkisiyle Nizamülmülk, Ehl-i Sünnet haricinde kalan mezhep ve dinlere de pek müsamahakâr davranmaz eserinde. Geçmiş çağlarda yaşamış hükümdarlardan aktardığı hikayelerden edinilmesi gerekli ibretleri Hz. Peygamber'den hadislerle bezeyerek sunar sürekli. Üslubu son derece açık, ibareleri yerli yerindedir. Ele aldığı konuları özlü ve sade bir biçimde aktarması da Siyasetname'nin başka bir değeridir. Gazali'nin Nasihat'ül Müluk'u başta olmak üzere sonraki dönemlerde yazılmış hemen bütün siyasetnameler üzerinde kalıcı etkilerinin olduğu da muhakkaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder