20 Mart 2019 Çarşamba

‘Felsefe-bilim’de temel Sokrates, bina Aristoteles’ ten

Öteden beri, insanın dünyada yer tutuşunun başlangıcından bu yana sürekli gündeminde olan bir konudur bilginin ve bilmenin nereden nasıl neşet ettiği, bilme ediminin yapısı ve tabiatı; bu edimin tarihsel akış içindeki yeri, çerçevesi; farklı toplumlarda bu konunun nasıl ele alındığı gibi konular. Felsefenin ne olduğu, bir yaklaşım tarzı olarak bize hakiki bilgiye erişmede ne tür imkanlar sağladığı, bilme çeşitleri içindeki statüsü, kapladığı alan vs. meseleler de aynı şekilde sadece felsefeye has addedeceğimiz bir tarihsel öykünün konusu olmaktan çok, felsefe yapmayı medeniyetin en üst seviyesine varmış, toprağa yerleşip şehirleşmiş, devlet şeklinde teşkilatlar oluşturmuş insan için bir ihtiyaca dönüşmüştür. Bizatihi bilmek ile felsefe yapma arasında kurulan denkleştirmelerde sürekli göz önüne almamız gereken bir kavramdır belki de ‘felsefe-bilim.’
Özellikle son 30 yılda Türk düşünce hayatına önemli katkılarda bulunan, hem Felsefe hem Biyoloji öğrenimi görmüş Teoman Duralı’nın ko-nuşmalarını, konferanslarını, TV ve radyo programlarındaki beyanatlarını, kitap olarak yayınlanmamış yazılarını ve ders notlarını bir araya getirme-ye çalışan kapsamlı bir çalışma temposunun belki de ilk önemli ürünü Felsefe Bilimin Odağında Metafizik adlı eser.
Bu eserde yer alan metinlerde Teoman Duralı, felsefe-bilim’in ne olduğu kadar nasıl kurulduğunu, ana bileşenlerini, temel konularını mukayeseli ve felsefe tarihine uygun bir çerçevede ele alıyor; Eflatun, Aristoteles, Kant, Hegel, Heidegger, Gazali gibi filozoflara ya da felsefeye karşı zıt bir hattı hareket izlemiş düşünürlere dayalı bir şekilde ele aldığı konuları açımlamaya dikkat gösteriyor.
Yol ayrımı
Duralı’ya göre ‘felsefe-bilim’in temellerini atan isim Sokrates iken, felsefe-bilim için araziyi tesviye eden isim Eflatun’dur. Eflatun, Batı medeni-yetlerinin kaderini teşkil edecek yol ayrımını belirler. Ama felsefe-bilim binasının inşaatını çıkan yine de Aristoteles’tir.  İnsanlık tarihinde dört önemli kırılma olduğunu kaydeden Duralı bunlardan ilkini ateş yakma, ikincisini yazının icadı olarak belirlerken üçüncüsünü de Türkçeye ‘maneviyat’ olarak çevirdiği ‘logos’un keşfi olduğunu vurgular. (Son kırılma sanayi devrimidir.) Logosun önemini tamamıyla akıl temelli bir kurum şeklinde felse-fe-bilimin teşekkülüne yol açışında gören Duralı, Batı medeniyetleri tarihinde çok önemli bir yere sahip Eflatun’un bu medeniyetlerin gelişimindeki iki ana akışın da belirleyicisi olduğunu ifade eder: Mistiklik ve felsefe-bilimin temellerinin atılması. Eflatun’un kaldırdığı her taşın altından kutsallığın fışkırması dolayısıyla bağımsız, kutsal olmayan bir kurum olarak felsefe-bilimin Aristoteles ile görüldüğünü belirten Duralı, Aristoteles’te ‘ilk felsefe’ metafiziğin de felsefe-bilimin beyni rolünü gördüğünü vurgular. Düşüncelerini sunarken kendine has bir dilbilgisine de sahip olması sebebiyle son derece öğretici, hiza belirleyici bir üslup tutturan Teoman Duralı’nın kitabındaki metinlerde dile getirdikleri, genel felsefi düşüncelerinin kendisi tara-fından sıkıca özetlenmiş bir hali gibi. Bu özle, özetle yetinmek istemeyenlerin ayrıntılar için muhakkak Duralı’nın diğer eserlerine de müracaat etmesi gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder