1 Haziran 2019 Cumartesi

İbn Sina felsefesinin temelleri: En-Necat


Meşşailik, klasik dönem İslam felsefe geleneğinin ana akımı sayılabilir. Meşşailiğin merkezi figürü ise elbette İbn Sina'dır. Aristoteles ile Platon'un uzlaştırılması diyebileceğimiz bir felsefi meşreptir Meşşailik. İşin içine özellikle Plotinos, Proklos gibi Neo-Platoncu felsefenin temsilcilerinin etkilerinin de girmesiyle İslam dünyasında son derece özgün yansımalara ulaşan bir zenginliğe işaretle Meşşailik farklı isimlerde farklı meşreplere de işaret eder.

El-Kindi, İhvan-ı Safa, Ebubekir Zekeriya Razi, Farabi, Amiri gibi kendisinden önce gelen düşünürlerden edindiklerini kendine has bir üslup, cehd ve düşünme şekliyle işleyen; kendisinden sonra gelen gerek Gazali, Şehristani, Fahreddin Razi, Sühreverdi, İbn Rüşd gibi eleştirmenleri, gerekse Nasır-ı Tusi, İbn Bacce gibi destekçileri üzerindeki etkileriyle de İslam dünyasında 18. yüzyıla kadar süren bir metafizik dünya resmi ortaya koyabilmiştir gelenekteki anılma şekliyle Şeyhur'reis, yani İbn Sina. 18 yaşındayken bilinen tüm ilimlere vakıf olduğu rivayet edilen İbn Sina'nın hem hekim, hem vezir hem de bir filozof olarak sürdüğü hayatı boyunca kaleme aldığı toplam eser sayısı bile dudak uçuklatmaya yetecek miktardadır: 17'si sadece tıp alanına mahsus 160 küsur kitap. Bu 160 küsur kitap arasında elbette en başta sayılması gerekeni elbette yirmi iki kitaba ulaşan devasa ansiklopedi olan eş-Şifa'dır. Şeyhurreis'in eş-Şifa'dan sonra kaleme aldığı en-Necat ise büyük ölçüde eş-Şifa'nın bizzat müellif tarafından yapılmış bir özeti gibi durur.

eş-Şifa'nın mukaddimesinde her ne kadar İbn Sina doğrudan Aristo felsefesini ele aldığını söylese de birçok yorumcu bu eserde İbn Sina'nın kendine has fikirlerini serdetmekten çekinmediğini de işaret eder. Hatta bu fikirler, birçok zaman Aristo'cu düşünceye değerli sayılabilecek tamamlayıcı boyutlar katar. Aristo gibi İbn Sina da  varlık olarak varlığı soruşturan özel bir ilmi, metafiziği felsefi sisteminin merkezi olarak seçmiştir. Daha doğrusu, Şeyhurreis'imize göre, varlık manevi ise metafiziğin, maddi ise fiziğin, zihinsel ise mantığın konusudur. Düşünce dışında bir varlığın olmayacağını öne süren İbn Sina'nın böylelikle mantık ile metafiziği birbirine bağladığını ve mantıktan metafiziği çıkarsamanın yolunu da açtığını söylemek elbette mümkündür.

Roger Bacon'dan Duns Scotus'a, Ortaçağ Avrupa'sının en büyük filozofu Thomas Aquinas'tan Saint Anselme'e dahil hemen bütün Latin skolastikçilere kadar birçok tanınmış filozofa, hatta Descartes, Leibniz ve Kant'a dek uzayan bir etki tarihi vardır İbn Sina'nın felsefi sisteminin gerek varlık gerekse bilgi kavrayışıyla. Kimileyin 20. yüzyılın bazı filozofları, sözgelimi Martin Heidegger, önemsizleştirmeye çalışsa da Latin İbn Sinacılığının ve İbn Sina'nın felsefe sisteminin kaynaklık ettiği etki tarihinin  üstü son derece küllenmiş bir şekilde bugün de korunduğunu söylemek gerekli.
en-Necat, eş-Şifa'daki konuların birçoğunu içermese de özellikle mantık, doğa bilimleri (tabii hikmet) ve metafizik konularına ilişkin kapsamlı bir yaklaşım sunar okurlarına. 22 kitaplık büyük bir eserin özeti şeklinde yazılması ise elbette içerdiği konuların tam olarak anlaşılmasını zorlaştıracak ölçüdedir. Buna karşın, İbn Sina'nın Tanrı-Evren-İnsan arasındaki ilişkileri kavramlaştırma tarzını yeterince vazıh bir şekilde içerir. Zorunlu Varlık, İlk Müsebbib ispatları kadar bir ve çok, sudur nazariyelerine de yer verir eserinde İbn Sina. en-Necat'ı, kendi ifadesiyle "avamdan ayrılıp seçkinlere katılmayı tercih edenler" için kaleme aldığını da sarahaten belirtmeyi ihmal etmez. En-Necat, Şeyhur'reis'imizin felsefi sisteminin ana bileşenlerini kardeşleriyle paylaşmaktan çekinmediği bir kitaptır çünkü.
Cins, Mayıs 2019

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder