12 Haziran 2019 Çarşamba

Türkiye’de evrim teorisi tartışmasının tarihi

Modern zamanlarda geliştirilen ve üzerinde en çok fikir, tartışma ve polemik yürütülen isim ve teorilerin başında gelir Charles Darwin ve onun evrim teorisi. O ve teorisi 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sadece İngiltere merkezli olarak Batılı toplumlarda değil, Batı’yı takip ya da taklit eden diğer toplum ve ülkelerde de ilgi çeker, üzerinde durulur; birçok fikri, toplumsal veya siyasi kavgada kendisine başvurulan bir metaforlar hazinesi, bir cephanelik rolü üstlenir. 
19. yüzyılın gözde fikri olan “ilerleme mitosu”nun yaygınlaşıp modern felsefelerin kalbine yerleşmesinde evrim teorisinin rolü büyüktü.
Newton mekaniğinin organik doğa alanına uygulanmasını kolaylaştıran, organik ve beşeri doğadaki değişimlerin temel mekaniklerini açığa vuran kilit bir role kavuşturulan teori “insanlığın ahlaki ve tarihsel ilerleyişi” şeklinde özetlenebilecek, Kant’tan Hegel’e, Marx’tan Comte’a kadar farklı fikirlerdeki birçok  kişinin de aklını cezbeden bir formülasyonun bilimsel doğrulanışı olarak görülüyordu. 
Orta yolculuk
Darwin’in ileri sürdüğü teori böylelikle bilimsel bir teori olmaktan ötede, birçok metafizik ve ideolojik ihtirasın istismarına maruz kalıyordu. Bilumum sosyalizmlerden ırkçılık ve faşizmlere kadar başka türlü ilgi kurulamayacak birçok ideolojik ve teorik formasyonun kendi entelektüel meşruiyetlerine dayanak yaptığı düğüm noktası Darwin’in teorisiydi. Alper Bilgili, beş önemli makaleden oluşan Darwin ve Osmanlılar adını taşıyan kitabında Türkiye’’de de hakkında kafa karışıklığı olan, özellikle 1980’lerden bu yana diğer rakip teorilerin de müfredata alınıp alınmaması konusu gündeme geldiğinde alevlenen bir tartışma konusuna dönüşmüş Darwin’i ve onun evrim teorisinin ne anlama geldiğini derinlemesine incelemeye çalışıyor. Sözgelimi Nobel Bilim Ödülü sahibi ilk Türk bilim insanı olan Aziz Sancar’ın Allah’a ve evrim teorisine ayrı ayrı ve birlikte inandığını açıklamasının hem dindar hem de ateist çevrelerde oluşturduğu şaşkınlığın, tamamen olmasa da en büyük payın, bilimin ateist bir dünya görüşünü dayattığı veya Tanrı’yı/dinleri gereksiz ve geçersiz kıldığı iddialarının yüzeyselliğinden ve evrim teorisine muhalefetin sadece ideolojik-metafizik gerekçe ve kaygılarla sınırlandırılmasından neşet ettiğini vurguluyor. Evrim teorisine inanmak için ateist ve dinsiz olmanın gerekli olmadığına işaret eden Bilgili, ayrıca hem evrim teorisine hem de Allah’a inanmanın “orta yolculuk” olarak tasvir edilmesindeki ucuzluğu da gösteriyor. Hem İsmail Fenni Ertuğrul özelinde Osmanlıların Darwin ve teorisi hakkındaki görüşlerini, hem Darwin’in Osmanlılar hakkındaki düşüncelerini ayrı ayrı iki makalesinde ele alan Bilgili, “Kraliçe, Maymunlar ve Rahipler” başlığını taşıyan üçüncü makalesinde ise evrim teorisinin o dönem İngiltere’sinde nasıl bir anlam ifade ettiğinin izini sürüyor. Özellikle evrim teorisinin doğduğu tarihsel-sosyolojik bağlamın irdelenişi Türkiye’de yürütülen tartışmaların da pek o kadar yeni olmadığını ortaya çıkarması bakımından önemli. 
Türkiye’de en az evrim teorisi kadar istismar konusu haline dönüştürülmüş Galileo’nun öldürülüşü hadisesini ele aldığı dördüncü makale ve Nazım Hikmet’in şiirlerinde bilimi nasıl konu edindiğini soruşturan beşinci makaleyle kitap ana tezlerini takviye edebilme imkanına kavuşuyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder