6 Ekim 2020 Salı

Tüm yönleriyle Doğu Akdeniz'de Türkiye

 Son dönemlerde Türkiye’nin dış politikasının en önemli kalemlerini teşkil eden sorunların birçoğunu Doğu Akdeniz başlığı altında toplamak mümkün. Suriye, Libya, Filistin, Kıbrıs bu kalemler arasında elbette en öncelikli olanlar. Ayrıca Türkiye’nin güvenliğini dolaylı olarak etkileyen başka bazı sorunların da Doğu Akdeniz havzasında ele alınması gerektiği açık: Mısır ve Lübnan’daki gelişmeler de bunlardan. Türk dış politikasını 1950’lerden beri yoğun olarak uğraştıran Kıbrıs sorunu yanında halen çatışmaların sürdüğü Suriye, Filistin ve Libya’daki olayların seyrinin Türkiye’nin güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği de biliniyor.

Tarihsel yakınlık

Bölgede BAE, Yunanistan, Suudi Arabistan, İsrail gibi Trkiye karşıtı bazı ülkeler haricinde Rusya, ABD ve AB’nin de hesaba katılması gereken faktörlerden olduğu düşünülürse Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e yönelik sürdürdüğü dış politakanın çetrefilli yanları da ortaya çıkıyor. Doğu Akdeniz havzasının Türkiye’yi sadece güvenlik ve bölgeden elde edilebilecek enerji kaynakları bakımından ilgilendirmediğini, aynı zamanda Türkiye’nin bu bölgeyle tarihsel bakımdan da yakın bağlara sahip olduğunu vurgulayan bir kitap Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin Hakları adıyla SETA tarafından yayınlanan eser.

Kitapta yer alan diğer makalelere temel oluşturan yazılarında Kemal İnat ve Burhanettin Duran Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasını şekillendirirken uluslararası hukuku dikkate alacak biçimde hareket ettiğini vurgulayarak, Türkiye’nin Libya’da, meşru Trablus hükümetiyle deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması yapıp bu meşru hükümetin çağrısıyla Libya’ya askeri destek verirken, Filistin’de İsrail işgaline, Mısır’daki Sisi darbesine, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Türklerin haklarını yok sayarak adanın doğal zenginliklerini uluslararası şirketlere pazarlamasına ve Suriye’deki Esed rejiminin ve Rusya’nın sivil halka uyguladığı katliamlara karşı çıkarken sürekli uluslarararsı hukuka uygun bir şekilde hareket ettiğini belirtiyorlar.

Güç mücadelesi

Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikasının temel parametreleri olan güvenlik, ekonomi, tarihsel bağ ve uluslararası hukukun her biri üzerinde duran makalelerinde bu parametrelerin Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası nasıl şekillendirdiğini tartışan İnat ve Duran, ABD, Rusya ve AB gibi küresel güç odaklarının da konumlanışını analizlerine dahil ediyor. Kitapta bu toparlayıcı yazının ardından Doğu Akdeniz sorununu siyaset ve güvenlik bakımından, ekonomik ve hukuksal boyutlarıyla da tartışan diğer yazılar yer alıyor.

Sorunun siyaset ve güvenliği yakından ilgilendiren boyutlarını tartışan ikinci bölümde Kıbrıs sorunundan Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesinin tarihsel süreci, bölgedeki mevcut askeri güç dengesinden batılı ve bölge ülkelerinin Doğu Akdeniz politikalarına, Rusya ve Çin’in Doğu Akdeniz politikalarından küresel ve bölgesel aktörlerin Libya politiklarına dek birçok yazı yer alıyor. Üçüncü bölümde Doğu Akdeniz sorununun ekonomik boyutlarını tartışan Yunus Furuncu, İsmail Kavaz ve Erdal Tanas Karagöl’ün makaleleri ile birlikte dördüncü bölümde uluslararası hukuk bakımından Doğu Akdeniz sorununun temel konularını teşkil eden münhasır ekonomik bölge, deniz alanları, kıta sahanlığı, adaların deniz alanı sınırlandırmasına etkileri gibi meseleleri ele alan yazılar yer alıyor. Kitap bu bakımdan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de izlediği politikayı nasıl şekillendirdiğini dört başı mamur bir şekilde okura aktarmayı başarıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder