2 Kasım 2020 Pazartesi

ASIM'IN KARA HABERİ

 

Rahmetli M. Asım Gültekin'i hemen hepimiz daha çok 'beyaz haberler'iyle bilirdik, merhum Cahit Zarifoğlu’nun Yedi Güzel Adam adlı şiirindeki “beyaz haberlerim var kardeşlerim” dizesinden mülhem; önce Yeni Şafak'taki köşesinde, sonra Gerçek Hayat dergisinde yazmıştı beyaz haberlerini Asım. Nerede hangi etkinlik varsa, kim nasıl bir güzel işe imza atmışsa bunu muhakkak ilk olarak Asım'dan, onun beyaz haberler’inden okur ya da işitirdik. 1985'lerden sonra ortaya çıkan, birçoğumuzun ilk gençlik yıllarında sürurla dinlediği ve 1990'larla birlikte 'yeşil pop' diyerek küçümsemeye başladığı marşlara yönelik yoğun ilgisiyle de tanınırdı Asım; başta Ömer Karaoğlu ile Eşref Ziya Terzi olmak üzere bu janrı icra edenlerin Müslüman muhitlerde hak ettikleri takdiri görebilmeleri ve yine hak ettikleri konumlarda olabilmeleri için verdiği mücadeleyle bu janrı severek dinleyenlere olduğu kadar, sonradan sevmese de ilk gençliklerinde hep bu marşlarla büyümüşlere de efsanevi bir kişilik olarak göründü.

Ayrıca merkezde ya da taşrada, her nerede olurlarsa olsunlar fanzin ya da dergi her ne çıkarırlarsa çıkarsınlar; söyleşi, konferans, etkinlik, sergi, okuma halkası vb’nden hangi yararlı işlere imza atan olursa olsun hep Asım’ın verdiği destek ve öğütlerle yol kat etti bir yerde. Gençlerin kitap okuması için gösterdiği gayretle de bildik Asım’ı. Gerçek bir muallimdi Asım, bağlısı olduğumuz davanın değerlerini asla bıkmadan usanmadan, gocunmadan gocundurmadan savunur, yaşatmaya uğraşırdı. Muallimdi dedik, ki zaten 2008'de de "Yılın Öğretmeni" ödülünü almıştı. Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Mehmed Akif Ersoy gibi önemli isimleri hatırlardan asla çıkarmamamız gerektiğiyle ilgili her türlü faaliyette mutlaka onun da tuzu biberi olurdu, işin bir ucundan muhakkak o da tutardı.

Benim için böyleydi en azından. Sözgelimi 2002'de dünya gözüyle ilk kez Sezai Karakoç'u görmüşsem bu Asım sayesindedir; Cağaloğlu'ndaki Diriliş gazetesinin bulunduğu büroya çıkan merdivenleri biraz da onun zoruyla adımlamışımdır. Aynı gün İz yayıncılıkta Osman Bayrakdar, merhum Ahmet Şişman, Mustafa Ruhi Şirin ve İlhan Kutluer'le tanışmışsam Asım sayesindedir. Yine o gün rahmetli Mahmut Balcı'nın Cağaloğlu'nda Defne Han'da bulunan yayınevine uğramış, kendisiyle hasbihal etmiş, dertleri ve sıkıntıları kadar projelerini, hedeflediklerini de dinlemiştik... Asım, bildiğimiz Asım, her zamanki yol açıcı önerileriyle Mahmut abiye kısmen de olsa ışık olmuş, ışık tutmuştu.

Müslümanlar arasında iyiliklerin, güzelliklerin yayılması onun en büyük muradıydı. Bu yüzden Müslümanların ayrıştığı noktalara değil; üzerinde uzlaştığı, birleştiği noktalara dikkat eder, onları gürbüzleştirmeye, geliştirmeye uğraş verirdi. Çirkinlikleri değil, güzellikleri konuşmayı severdi Asım, elinden geldiğince dili döndüğünce hepimizi hayra teşvik eder, şerrden uzak kılmaya çalışırdı. Öyle ki handiyse "İttihad-ı İslam" idealinin yürüyen bir örneği gibiydi, kolay kolay başkası hakkında olumsuz bir söz duymazdınız Asım'dan; dedikodularla, söylentilerle vakit kaybetmezdi. Nerede ne yapılması gerektiğini kendine has o sağlam içgörüsüyle bulur, çıkarır ve yapardı.

Asım'ın beklenmedik ölümü sonrası dostlarının onunla ilgili düzenledikleri çeşitli etkinliklere dair Hakan Arslanbenzer "İnsanlar çok güzel andı Asım Gültekin'i. Ama son zamanında yalnızdı da hiçbirimizin haberi yoktu. Hepimiz Asım'ın bizden daha samimi arkadaşları var sanıyorduk. Halbuki yoktu. Bizdik hepsi. Bizim samimiyetimiz de bu kadarmış. Allah rahmet etsin. Allah çocuklarının yolunu açsın" şeklinde gayet yerinde bir mesaj yazdı sosyal medyada. Hakan'ın duasına iştirak ediyoruz elbette, mesajının işaret ettikleriyle birlikte. Ama Hakan'ın ifade ettiklerine birkaç ekleme de yapmak gerekiyor. Çünkü Asım'ın yalnızlığı sırf dostlarının samimiyeti ile alakalı da değildi, çünkü dışavurumcu bir kişilik değildi Asım; her ne kadar müthiş enerjik ve yapıcı biri ise de kendisiyle, içinde bulunduğu ruh halleriyle ilgili konuşmayı pek sevmezdi. Dostları, yani biz bir şekilde bunu sezecek donanıma sahip değildik. Ancak benzeri bir şeyi aramızdan herhangi biri yaşıyorsa bunu sezen biriydi Asım. Asım'ın gidişiyle belki biz Asım'dan daha yalnız kaldık. Uzaklarda da olsa her daim halimizi hatırımızı soran, yakına geldiğinde geldiğinden haberdar eden, size özel projeler üreten, bu projeleri yürürlüğe koymanıza elinden gelen bütün yardımları yapan bir dost. Başladığınız işi tamamlamak için ihtiyaç duyduğunuz ne varsa -teşvik başta olmak üzere- onu size temin için bütün gayretiyle uğraşan bir dost… Böyle bir dostu kaybetmenin başkalarını bilmem ama bana maliyeti büyük.

Diğer yandan Asım, Müslümanların, gençlerin, yazar çizer tayfanın sıkıntısı ile ilgilenmeyi, kendi sıkıntılarıyla ilgilenilmesine yeğ tutardı. Herhangi bir kişiye hiç mi kırılmaz, küsmez insan? Asım kimseye küsmezdi, kırılmazdı kolayına. Küsse, kırılsa bile en son o küsülen, kırılan kişinin haberi olurdu bundan, haberdar olduğunda da bu küslükle kırgınlıkla ilgili Asım’dan kendisiyle ilgili tek bir olumsuz sözün dahi sadır olmadığını hayret içinde fark ederdi. Mü’mindi çünkü Asım, kolayına kırılmazdı Müslüman kardeşlerine, aleyhlerinde kötü söz sarf etmekten -bazen onlar hak etse de- hep geri dururdu. Asım’ın cehdi mü’minliği içreydi, mü’minliği dolayısıylaydı. Bütün çabası, gayreti daha yaşanabilir bir hayat, ülke ve dünya özlemiyle yüklüydü. Maalesef bu özlem, gerçekleşebilmek için belki, aramızdan bir kurban seçti.

En son, pandemi öncesi bir sürpriz yapmış, Sabah Namazı Platformu dolayısıyla Aksaray’a giderken bir gün önce Konya’ya uğramıştı. Konya’ya uğramasının bahanesi hazırdı aslında, bir önceki gelişinde yeterincde gezemediği Rampalı Çarşı’daki sahaflarda vakit geçirmek istiyordu bu kez. Birlikteydik. Bir sahafta epey bir müddet oyalandı. Birçok kitap buldu. Hafızamızı tazeleyen birçok kitap gösterdi bize ayrıca. Sahaftan  zar zor çıkarabildik Asım’ı. Çıkmamak için elinden gelen çabayı da sarf etti aslında. Sahafın raflarını sistematik bir şekilde tarıyordu çünkü ve henüz taramadığı bazı raflar kalmıştı, onlara da bakmak muradındaydı. Ama vakit gecikmişti. Hüseyin beyle birlikte zor bela ikna ettik Asım’I ve Mehmet Bakırcı hocanın evine yaptığımız kısa süreli bir nezaket ziyaretinin ardından Hüseyin beyin ikramına birlikte konuk olduk. Bu sohbetin dünya gözüyle Asım’ı son görüşüm olduğuna hâlâ inanamadığımı da söylemek zorunda hissediyorum kendimi.

Beni bağışla, bu vefasızı bağışla kardeşim…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder