ALINTI
Mesela madenler tohumsuz yetişir ve tohumsuz olarak türeyen
sebzelere yakın olduğu gibi bitkilerin de en yüksek cinsi hayvanların aşağı
olan cinsine yakındır. Mesela hurma ve üzüm hayvanlardan inci sedefi ile
kabuklu sümüklü böceğe yakındır, bu iki hayvanda ancak dokunma ile yoklama
duygusu mevcut olup, diğer his kuvvetleri yoktur. Bitkiler bu hayvan şekil ve
kalıbına girmeye müsaittir. Bu hayvanlar arasında ittisal (bitişiklik),
bunlardan her birinin en yüksek nev'inin kendisinden yüksek olan tabakadakinin
en aşağı nev'inin şekil ve kalıbına girmek istidadına haiz olmasından
ibarettir. Bu aşağı olan tabakadan türeyerek, hayvanın nevi ve cinsi çoğalmış,
tedrici bir surette fikir ve düşünce sahibi olan insanın teşekkülüne kadar
yükselmiştir.(Maymun ve şebek gibi). Bazı hayvanlar anlayış ve duyguları
itibarıyla insan derecesine yükselmişse de, fikir ve düşüncede insan derecesine
varamamışlardır. İşte bu hayvanlardan insanın ilk ufka, yani aşağı olan
derecesi başlamıştır. Bizim de müşahadelerimizin sonucu ve sonu budur...
İbni Haldun-Mukaddime -MEB basımı 230 vd.
Doğumu:1334-Ölümü 1406
YORUM
Ortaçağ İslam kültüründeki evrim kuramı, Cabir bin Hayyan'a ait ve büyük ölçüde neoplatonist-pisagoryen südur nazariyesinin gözetimi altında ifade edilmiştir. İbn Haldun, yukarıdaki satırları bu büyük geleneğin bir takipçisi olarak yazar. İbn Haldun'un bu satırlarını yorumlarken elbette paradigmal
farklılıklar konusunda da bilgi sahibi olmak gerekir.
Darvinist evrim kuramı
ile Neoplatonist ve yer yer pisagoryen sudur teorisinin canlılar alemine
uygulanmasının birbirinden farklı olduğunu belirtmek bu yüzden elzem. İbn
Haldun’un yazdıklarına dikkat edilirse südur nazariyesinin yukarıdan aşağıya
hiyerarşisine onun bu kez tersinden bir anlam verdiği görülür. Yani madenlerden
bitkilere, bitkilerden hayvanlara ve insana…
İbn Haldun’un “yakınlık”
vurgularına da bu açıdan ayrıca değinilmeli. Ortaçağ kıyasının ünlü dörtlüsünden
biridir “yakınlık” ya da Latince deyişle conveinentia. Akrabalık ilişkisi ya
da conveinentia salt bir “yakınlık” ya
da hısımlık olmaktan çok daha fazla bir şeyleri ima eden içsel bir ilişki
türüdür.
Ayrıca südur nazariyesinde içerilen hiyerarşinin bir “değer atfetme”
gibi bir işlevi de yoktur. Yani ne maden maden olmaklığıyla bitkiye nazaran değersizdir, ne de insan daha üst bir yaradılış mertebesinde yer alıyor diye hayvandan üstündür.
İnsanın diğer varlıklardan üstünlüğünün sebebi gayet açıktır ki "teklif"e muhatap olması bakımındandır. Yoksa yaradılışça herhangi bir üstünlük/aşağılık varsayılamaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder